ONALTINCI İŞARET: İrhasat denilen; bi’set-i nübüvvetten evvel fakat nübüvvetle alâkadar olarak vücuda gelen hârikalar dahi, delail-i nübüvvettir. Şu da üç kısımdır: BİRİNCİ KISIM: Nass-ı Kur’anla; Tevrat, İncil, Zebur ve Suhuf-u Enbiyanın, nübüvvet-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm’a dair verdikleri haberdir. Evet madem o kitablar semavîdirler ve madem o kitab sahibleri enbiyadırlar; elbette […]
Mektubat
Ondokuzuncu Mektub Dördüncü Cüz
ONÜÇÜNCÜ İŞARET: Mu’cizat-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hem mütevatir, hem misalleri pek çok bir nev’i dahi; hastalar ve yaralılar nefes-i mübarekiyle şifa bulmalarıdır. Şu nevi mu’cize-i Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm), nev’i itibariyle manevî mütevatirdir. Cüz’iyatları, bir kısmı dahi manevî mütevatir hükmündedir. Diğer kısmı âhâdî ise de, ilm-i hadîsin müdakkik imamları tashih ve […]
Ondokuzuncu Mektup Üçüncü Cüz
YEDİNCİ NÜKTELİ İŞARET: Mu’cizat-ı Nebeviyenin bereket-i taam hususunda olan kısmından birkaç kat’î ve manen mütevatir misaline işaret edeceğiz. Bahisten evvel bir mukaddime zikri münasibdir. Mukaddime: Şu gelecek bereketli mu’cizat misalleri, herbiri müteaddid tarîkle, hattâ bazıları onaltı tarîkle sahih bir surette nakledilmiş. Ekserisi, bir cemaat-ı kesîre huzurunda vuku’ bulmuş; o cemaat […]
Ondokuzuncu Mektub İkinci Cüz
BEŞİNCİ NÜKTELİ İŞARET: Umûr-u gaybiyeye dair hadîslerin birkaç misalini zikrederiz: Birincisi: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nakl-i sahih ile ve mütevatir bir derecede bize vâsıl olmuş ki; minber üstünde, cemaat-ı Sahabe içinde ferman etmiş ki: اِبْنِى حَسَنٌ هذَا سَيِّدٌ سَيُصْلِحُ اللّٰهُ بِهِ بَيْنَ فِئَتَيْنِ عَظِيمَتَيْنِ İşte kırk sene sonra İslâmın en büyük iki ordusu karşı karşıya geldiği vakit, Hazret-i Hasan Radıyallahü […]
Ondokuzuncu Mektub
Ondokuzuncu Mektub Bu risale, üçyüzden fazla mu’cizatı beyan eder. Risalet-i Ahmediye’nin (A.S.M.) mu’cizesini beyan ettiği gibi, kendisi de o mu’cizenin bir kerametidir. Üç-dört nev’ ile hârika olmuştur: Birincisi: Nakil ve rivayet olmakla beraber, yüz sahifeden fazla olduğu halde, kitablara müracaat edilmeden, ezber olarak, dağ, bağ köşelerinde, üç-dört gün zarfında hergünde […]
Onsekizinci Mektub
Onsekizinci Mektub بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ (Bu mektub üç mes’ele-i mühimmedir.) BİRİNCİ MES’ELE-İ MÜHİMME: “Fütuhat-ı Mekkiye” sahibi Muhyiddin-i Arab (K.S.) ve “İnsan-ı Kâmil” denilen meşhur bir kitabın sahibi Seyyid Abdülkerim (K.S) gibi evliya-i meşhure; küre-i arzın tabakat-ı seb’asından ve Kaf Dağı arkasındaki Arz-ı Beyza’dan ve Fütuhat’ta Meşmeşiye dedikleri acaibden bahsediyorlar; “gördük” diyorlar. Acaba bunların […]
Onyedinci Mektub
Onyedinci Mektub (Yirmibeşinci Lem’anın zeyli) (Çocuk Ta’ziyenamesi) بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ Aziz âhiret kardeşim Hâfız Hâlid Efendi! بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ الَّذِينَ اِذَا اَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ Kardeşim, çocuğun vefatı beni müteessir etti. Fakat اَلْحُكْمُ لِلّٰهِ kazaya rıza, kadere teslim İslâmiyetin bir şiarıdır. Cenab-ı Hak sizlere sabr-ı cemil versin. Merhumu da, size zahîre-i âhiret ve şefaatçı yapsın. Size ve sizin gibi müttaki mü’minlere büyük bir müjde ve […]
Onaltıncı Mektub’un Zeyli
Onaltıncı Mektub’un Zeyli بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ Ehl-i dünya sebebsiz, benim gibi âciz, garib bir adamdan tevehhüm edip binler adam kuvvetinde tahayyül ederek, beni çok kayıdlar altına almışlar. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de ve Barla’nın bir dağında, bir-iki gece kalmaklığıma müsaade etmemişler. İşittim ki, diyorlar: “Said ellibin nefer kuvvetindedir, onun için serbest bırakmıyoruz.” […]
Onaltıncı Mektub
Onaltıncı Mektub بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَلَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اِيمَانًا وَ قَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ Şu mektub فَقُولاَ لَهُ قَوْلاً لَيِّنًا sırrına mazhar olmuş, şiddetli yazılmamış. Çoklar tarafından sarihan ve manen gelen bir suale cevabdır. (Şu cevabı vermek benim için hoş değil, arzu etmiyorum. Her şey’imi, Cenab-ı Hakk’ın tevekkülüne bağlamıştım. Fakat ben kendi halimde ve âlemimde rahat bırakılmadığım ve yüzümü dünyaya çevirdikleri için, Yeni Said değil, bilmecburiye Eski Said […]
Onbeşinci Mektub
Onbeşinci Mektub’un fihristi Velayet-i Kübra Mesleğinin Tafsilli İzahatı Yapılmıştır. Birinci Sual Birinci Makamdaki Velayet-i Kübra Mesleğinin Esası: Velayet-i Kübra mesleğinde harika haller esas değildir. Birinci Sual İkinci Makamdaki Velayet-i Kübra Mesleğinin Esası: Velayet-i kübra sahibi her ne kadar fâil-i muhtar görünse de, meşiet-i İlahiye asıldır ve kader hâkim olduğundan Velayet-i Kübra mesleğinde gidenler […]