Ondördüncü Şua Sayfa 347 İfademin Kısacık Bir Tetimmesi Afyon Mahkemesine beyan ediyorum ki: Nazarınıza ve kanun adaletine takdim edilen ifademde bulunan; üç vecihle kanunsuz menzilimi basmak, beni sorguya çekmek ve tevkif etmek; üç büyük mahkemelerin hürmetlerini kırmak ve haysiyet ve adaletlerine ilişmektir, belki istihfaf etmektir. Çünki üç mahkeme ve üç […]
Mütalaalar
Onüçüncü Şua
Onüçüncü Şua [Üstadın talebelerine gönderdiği gayet kıymetdar, nurlu mektublardır. Risale-i Nur’un parlak mücahedatını bu samimî mektublar gayet parlak gösteriyorlar.] بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ Sayfa 293 Aziz, sıddık kardeşlerim! (Allah’a ve kadere imandan gelen bir tesellidir.) Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcudiyetimle tebrik ve sizleri Cenab-ı Erhamürrâhimîn’in birliğine ve rahmetine emanet ediyorum. مَنْ آمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ sırrıyla sizi […]
Onikinci Şua
Onikinci Şua (Onbirinci Şua’ın Onbirinci Mes’elesinin Hatimesinde kâinatta adem âlemleri hesabına çalışan şerirlerden ve insî ve cinnî şeytanlardan kendinimizi muhafaza etmemiz için istiaze yolu ve Felak Sûresinin bu asra bakan masadaklarından bahsedildi. Bu Onikinci Şua’da ise asrımızdaki şerirlerden muhafaza olmak için istiaze ve müdafaa yolları izah ediliyor.) [Denizli Mahkemesi Müdafaatından] {(13*): Üstadımız […]
Onbirinci Şua Onbirinci Mes’ele’nin Hâtimesi
Hâtime (Onbirinci Mes’elede “Kâinatta vücud âlemleri hesabına çalışan melaikelere imanın meyvelerinden bahsedildi. Hatimesinde ise kâinatta adem âlemleri hesabına çalışan şerirlerden ve insî ve cinnî şeytanlardan kendinimizi muhafaza etmemiz için istiaze yolu ve Felak Sûresinin bu asra bakan masadakları izah ediliyor. Onikinci Şuada ise kâinatta adem âlemleri hesabına çalışan şerir insanlarından kendinimizi muhafaza […]
Onbirinci Şua Onbirinci Mes’ele
Onbirinci Mes’ele Meyve’nin Onbirinci Mes’elesinin başı; Bir meyvesi Cennet (Cennet, mekan itibariyle güzelliği ifade ediyor.) Ve biri saadet-i ebediye (Saadet-i ebediye, zaman itibariyle genişliği ifade ediyor.) Ve biri rü’yetullah (Bütün güzeliklerin menbaı olan Cenâb-ı Hakkın Zâtını ifade ediyor.) olan iman şecere-i kudsiyesinin hadsiz, Küllî (Her bir erkan-ı imaniye, külli bir […]
Onbirinci Şua Onuncu Mes’ele Hâtime
Bu Onuncu Mes’eleye bir hâtime olarak iki haşiyedir Birincisi: Bundan oniki sene evvel işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık Kur’ana karşı sû’-i kasdını tercümesiyle yapmağa başlamış ve demiş ki: “Kur’an tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin.” Yani, lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye […]
Onbirinci Şua Onuncu Mes’ele Emirdağı Çiçeği
Onbirinci Şua olan Meyve Risalesi’nin Onuncu Mes’elesi (Risale-i Nur’daki hem Kur’anın i’cazına dair mes’elelerin hemde Kur’anda olan tekrarata gelen itirazlara dair mes’elelerin gayet kuvvetli bir hülasasıdır. Kur’an her asra ve her tabakaya hitab ederek taze nâzil olması kırk nev’i mu’cizeliğinden biridir.) Emirdağı Çiçeği (Hüsrev Abi’nin tabiri ile Kur’anın celalli ve izzetli, […]
Onbirinci Şua Dokuzuncu Mes’ele
Dokuzuncu Mes’ele (Risale-i Nurdaki hem imanın vahdanî bir hakikat olduğuna ve tefrik kabul etmeyeceğine hemde erkan-ı imaniyenin bir küll olduğuna ve inkısamı ve tecezzisi mümkün olmadığına dair mes’elelerin bir hülasasıdır.) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ ilâ âhir-il âye… Bu âyet-i ecma ve a’lâ ve ekber’in bir küllî ve uzun nüktesini beyan etmeğe, Bir dehşetli manevî sual […]
Onbirinci Şua Sekizinci Mes’elenin Bir Hülâsası
Sekizinci Mes’elenin Bir Hülâsası (Risale-i Nurdaki âhiret imanının, hem insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyesine dair temin ettiği faide ve neticelerinin hem de âhirete bakan neticelerinden yüzden birinin hülasasıdır.) Yedinci’de haşri çok makamattan soracaktık. Fakat Hâlıkımızın isimleriyle verdiği cevab o derece kuvvetli yakîn ve kanaat verdi ki; daha başka sorgulara […]
Onbirinci Şua Yedinci Mes’ele
Yedinci Mes’ele (Denizli Hapsinde bir Cuma gününün meyvesidir.) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَمَا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُ مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Bir zaman Kastamonu’da “Hâlıkımızı bize tanıttır” diyen lise talebelerine sâbık Altıncı Mes’ele’de mekteb fünununun dilleriyle verdiğim dersi, Denizli Hapishanesinde benimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-ı imaniye aldıklarından (İmanın tecezzi etmez bir kül olduğunu izah eden yerler; Onbirinci […]