Anasayfa » Anasayfa

Anasayfa

Bedîüzzaman Kimdir?

 Bedîüzzaman Said Nursî; Kur’an-ı Kerim’deki bu asrın muhtaç olduğu hakikatları keşfedip, Nur Risalelerinde, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve izah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Bunun içindir ki Risale-i Nur, emsali görülmemiş bir şâheserdir kanaatına varılmıştır.

Ve yine Risale-i Nur’daki bu imtiyazdan dolayıdır ki, bu mübarek İslâm milletinden milyonlarca bahtiyar kimseler, tercihan ve ziyade bir ihtiyaç duyarak, büyük bir iştiyak ve sevgiyle senelerce devam eden tazyikatlar içerisinde Risale-i Nur’u okumuşlardır.

Hem Risale-i Nur ihtiyaç zamanında te’lif edildiğinden; Türkiye ve İslâm Dünyası genişliğinde gelişmiş ve dünyayı alâkadar eden bir imtiyaza mazhar olduğunu gözlere göstermiştir…

Sözler ( 752 – 753 )

Risale-i Nurdan nasıl ve ne suretle istifade edilir?

İhlas ve samimiyetle, ihtiyacını hissetmekle, manevî yaralarına Kur’anî şifalar olduğunu idrak edip dikkatle mütalaa etmek suretiyle istifade edilir.

Hem yalnız kendi anlayışına itimad etmeyerek şahs-ı manevî halinde birlikte yapılan müzakere ve mütalaalarla yanlış anlayışını tashih ve anladığı manayı tekmil etmek suretiyle istifade edilir.

Bu maksadla bir araya gelen talebeler kâinat büyüklüğünde bir Medrese-i Nuriye içine dahil olmakla yalnız kendi imanlarını kurtarmış olmaz başkalarının imanlarına da kuvvet vermek suretiyle çalışmış olurlar.

Gayret bizden tevfik Allah’tan…

İfadet-ül Meram

Risale-i Nur, âhirzamandan tâ kıyamete kadar nev’-i beşerin bütün tabakalarına, milletlerine ve ferdlerine hitaben Cenab-ı Hakk’ın Hakîm ve Rahim ismlerinin tecelliyatına mazhariyetle irad edilen şümullü bir nutuk ve umumî bir hitabe olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından hariç olan ve bilhâssa bu zamanda, dünya maddiyatına ait pek çok fenleri ve ilimleri câmi’dir.

Bu itibarla zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihatası pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir anlayış, bihakkın Risale-i Nur’u kayıtlamadan veya renklendirmeden herkesin istifadesine sunamaz. Çünki Risale-i Nur’un hitabına muhatab olan milletlerin, insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, câmi’ bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir ferd vâkıf ve sahib-i ihtisas olamaz ki, herbir insanın anlayışını esas alarak ona göre bir izahta bulunsun ve hakikatı olduğu gibi gösterebilsin. Hem bir ferdin mesleği ve meşrebi taassubdan hâlî olamaz ki, hakaiki doğrudan doğruya görsün, bîtarafane beyan etsin. Hem bir ferdin fehminden çıkan bir anlayış, kendisine has olup, başkası o anlayışın kabulüne davet edilemez. Meğer ki bir nevi icmaın tasdikine mazhar ola.

Binaenaleyh Risale-i Nur’un ince manalarının ve risalelerde belli bir münasebet zinciriyle bağlı bir surette bulunan hakikatlarının ve saff-ı evvel Abilerin anladığı manaların tevarüs etmesinden gelen tecrübelerin, bir araya gelmesiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ülemadan yüksek bir hey’etin tedkikatıyla, tahkikatıyla Risale-i Nur’un mütalaa yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir hey’etin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin.

Evet Risale-i Nur’un ifade ettiği Kur’anî hakikatları izah eden, yüksek bir deha sahibi ve nafiz bir içtihada mâlik ve bir velayet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhâssa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telahuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassublarından âzade olarak tam ihlaslarından doğan dâhî bir şahs-ı manevîde bulunur. İşte Risale-i Nur’un ifade ettiği Kur’anî hakikatları ancak böyle bir şahs-ı manevî asrın anlayışına takdim edebilir.

Siz Abilerimizin Risale-i Nur’dan istifadelerini bu maksadla bir araya getirerek en başta benim yanlış anlayışlarımı tashih ve anladığım mikdarı tekmil için bu siteyi Allah’ın tevfikiyle kurmuş bulunmaktayım. Sizlerin yapacağı yorumlarla hem ben hemde siteyi ziyaret edenler istifade edeceklerdir. Allah sizlerden razı olsun.


Münasebat-ı Nuriye

Kur’anın i’cazından gelen ve hâtem-i mu’cizeyi gösteren Risale-i Nur’un sönmez nuruyla ve susmaz lisanıyla şecaatkârane mukabele ve mukavemet edip, yerin yüzünü yakıp çok çiçekleri kurutan zındıka nârını, ism-i a’zamın kibriyalı, azametli nuruyla ve İsm-i Rahman ve Rahîm’in şefkatli ve re’fetli tecellisinden nebean eden âb-ı hayat ile söndüren; ve yanan yerlerde kuruyan nehir ve bağ çiçeklerine mukabil, dağlarda ve kırlarda sema yağmuru ve rahmetiyle hararete mütehammil ve şiddet-i bürudete dayanıklı çiçekleri yetiştiren Risale-i Nur…

Mücmel Külliyat

Sözler

Mübarek Sözler şübhesiz Kitab-ı Mübin’in nurlu lemaatıdır.
Barla Lahikası ( 26 )
Tafsilli İzahat için

Mektubat

Risalet-ün Nur ve Mektubat-ün Nur, yüz ondokuz adediyle, her birisi birer mürşid-i ekmeldir ve aktabdır.
Barla Lahikası ( 143 )
Tafsilli İzahat için

Lem’alar

Lem’alar te’lif edildi. Bütün Söz ve Mektubat’a feyizleriyle anahtarlık yaptı.
Barla Lahikası ( 162 )
Tafsilli İzahat için

Ben de sesim yetişse, bütün Küre-i Arz’a bağırarak derim ki: Sözler güzeldirler, hakikattırlar; fakat benim değildirler, Kur’an-ı Kerim’in hakaikinden telemmu’ etmiş şualardır…

Barla Lahikası ( 12 )

Siz Abilerimizden Gelen Sual- Cevaplar
Sual-Cevaplar

20 Nisan 2021 – Mehmed Niyazi

Allah (haşa) kendisinden daha büyük bir taş yaratabilir mi?
Tafsilli İzahat için

15 Mart 2021 – Vahdet Çorlu

Öldükten sonra dirilmek var mı?
Tafsilli İzahat için

7 Mart 2021 – Eşref Ali

Allah şeytanları niçin yaratmıştır?
Tafsilli İzahat için

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*