Dokuzuncu Mes’ele (Risale-i Nurdaki hem imanın vahdanî bir hakikat olduğuna ve tefrik kabul etmeyeceğine hemde erkan-ı imaniyenin bir küll olduğuna ve inkısamı ve tecezzisi mümkün olmadığına dair mes’elelerin bir hülasasıdır.) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ ilâ âhir-il âye… Bu âyet-i ecma ve a’lâ ve ekber’in bir küllî ve uzun nüktesini beyan etmeğe, Bir dehşetli manevî sual […]
Etiket: Şualar
Onbirinci Şua Sekizinci Mes’elenin Bir Hülâsası
Sekizinci Mes’elenin Bir Hülâsası (Risale-i Nurdaki âhiret imanının, hem insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyesine dair temin ettiği faide ve neticelerinin hem de âhirete bakan neticelerinden yüzden birinin hülasasıdır.) Yedinci’de haşri çok makamattan soracaktık. Fakat Hâlıkımızın isimleriyle verdiği cevab o derece kuvvetli yakîn ve kanaat verdi ki; daha başka sorgulara […]
Onbirinci Şua Yedinci Mes’ele
Yedinci Mes’ele (Denizli Hapsinde bir Cuma gününün meyvesidir.) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَمَا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُ مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Bir zaman Kastamonu’da “Hâlıkımızı bize tanıttır” diyen lise talebelerine sâbık Altıncı Mes’ele’de mekteb fünununun dilleriyle verdiğim dersi, Denizli Hapishanesinde benimle temas edebilen mahpuslar okudular. Tam bir kanaat-ı imaniye aldıklarından (İmanın tecezzi etmez bir kül olduğunu izah eden yerler; Onbirinci […]
Onbirinci Şua Altıncı Mes’ele
Meyve Risalesi’nden Altıncı Mes’ele [Risale-i Nur’un çok yerlerinde izahı ve kat’î hadsiz hüccetleri bulunan iman-ı billah rüknünün binler küllî bürhanlarından birtek bürhana kısaca bir işarettir.] Kastamonu’da lise talebelerinden bir kısmı yanıma geldiler. “Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” dediler. Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen […]
Onbirinci Şua
Onbirinci Şua (Onuncu Şua ile Onbirinci Şua’ın birbiri ile olan münasebeti: Onuncu Şua yani Fihrist Risalesi külliyatın fihristi olduğu gibi Onbirinci Şua da külliyattaki hakikatların bir hülasasıdır. Dokuzuncu Şua ise beş erkan-ı imaniyenin haşrin isbatı noktasında bir hülasasıdır.) (Denizli Hapsinin Bir Meyvesi) [Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir […]
Onuncu Şua
Onuncu Şua Risale-i Nur’un has şakirdleri te’lif etmişlerdir. Fihristenin İkinci Cildi Onsekizinci Lem’a Unutulmuş, yazılmamış. Mübarekler Heyeti’nin çalışkan kahramanı Küçük Ali’nin hissesidir ve hakkıdır ki yazsın. Onun için unutulmuş. (Yirmibirinci Lem’a fihristinde g.m. bir haşiye): Bu risalenin 15 günde bir defa okunması hakkında tavsiye vardır. Yirmiyedinci Lem’a Müdafaatın çok kısacık […]
Dokuzuncu Şua
Dokuzuncu Şua (Onuncu Söz’ün Mühim Bir Zeyli ve Lâhikasının Birinci Parçası) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ ٭ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ ٭ يُخْرِجُ الْحَىَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَىِّ وَيُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذلِكَ تُخْرَجُونَ ٭ وَمِنْ آيَاتِهِ اَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ اِذَا اَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ وَ مِنْ آيَاتِهِ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا وَ جَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَ رَحْمَةً اِنَّ فِى ذلِكَ َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ اِنَّ فِى ذلِكَ َلآيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ وَ مِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَ النَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُمْ مِنْ فَضْلِهِ اِنَّ فِى ذلِكَ َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ وَ مِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَ طَمَعًا وَ يُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِى بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ فِى ذلِكَ َلآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ وَمِنْ آيَاتِهِ اَنْ تَقُومَ السَّمَاءُ وَاْلاَرْضُ بِاَمْرِهِ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ اْلاَرْضِ اِذَا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ وَ لَهُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَ اْلاَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ وَ هُوَ الَّذِى يَبْدَؤُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَ هُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ اْلاَعْلَى فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ İmanın bir kutbunu gösteren bu semavî âyât-ı kübranın ve haşri isbat eden şu kudsî berahin-i uzmânın bir nükte-i ekberi ve bir hüccet-i a’zamı; bu “Dokuzuncu Şua”da beyan […]
Yedinci Şua İkinci Makam İkinci Bab İhtar
İhtar Bu risalenin mahall-i zuhuru olan şu memleket muhitinde Risalet-ün Nur’un sair risaleleri bulunmadığından ve ihtiyarsız olarak burada te’lif edildiğinden, Âyet-ül Kübra gibi risalelerde, zahirî bir tekrar suretinde (Herbir risaleyi bulunduğu makam itibariyle düşünüp ona göre mana vermek iktiza eder. Zahiren tekrar gibi görünse de hakikatta tekrar değildir.) başka Sözlerin […]
Yedinci Şua İkinci Makam İkinci Bab Üçüncü Mezil
(Bu makamda imanımızı taklidden tahkike çevirip kuvvetlendirmemiz gerektiği üzerine durulmuştur. Asr-ı saadetten ikinci asra yani sahabeler, tabiin, tebe-i tabiin asrına kadar zahirden hakikata geçerek imanı taklidden tahkike çevirme mesleği üzerine gidilmiş. Sonra üçüncü asırdan beşinci asra kadar bir derece gölgeli gidilmiş. Beşinci asırdan sonra İmam-ı Rabbani, Abdülkadir Geylani, İmam-ı […]
Altıncı Şua
Altıncı Şua Yalnız iki nüktedir. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ [Namazdaki teşehhüdde bulunan اَلتَّحِيَّاتُ اَلْمُبَارَكَاتُ اَلصَّلَوَاتُ اَلطَّيِّبَاتُ لِلّٰهِ ilâ âhirenin iki noktasına gelen iki suale iki cevabdır. Teşehhüdün sair hakikatlarının beyanı başka vakte talik edilerek bu “Altıncı Şua”da yüzer nüktesinden yalnız iki nüktesi muhtasar bir surette beyan edilecek.] (Yedinci Şua ile Altıncı Şua’ın münasebeti: Bütün mevcudatın tesbihatlarını Âyet-ül Kübra’nın otuzüç mertebesinde görerek, […]