Hâtime [Sırr-ı tevhid içinde sair erkân-ı imaniyeye birer kelâmla kısacık birer işarettir.] (بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ آمَنَ الرَّسُولُ ilâ âhir-il âye… Bu âyet-i ecma ve a’lâ ve ekber’in bir küllî ve uzun nüktesini beyan etmeğe, Bir dehşetli manevî sual ve (Dehşetli olmasının sebebi bir tek rüknün inkâr edilmesinden dolayı dalalete düşülmesindendir.) Bir azametli ve İlahî bir nimetin (Nimet olmasının […]
Etiket: İkinci Şua
İkinci Şua Üçüncü Makam
Üçüncü Makam (Kâinatta görünen hakikatlere bakarak tevhid isbat ediliyor.) [Bu makam, tevhidin üç küllî alâmetini icmalen beyan edecek.] Vahdetin tahakkukuna ve vücuduna delalet eden deliller ve alâmetler ve hüccetler hadd ü hesaba gelmez. Onlardan binler bürhanlar Siracünnur’da tafsilen beyan edildiğinden bu “Üçüncü Makam”da yalnız üç küllî hüccetlerin icmalen beyanıyla iktifa […]
İkinci Şua İkinci Makam
İkinci Makam (Cenab-ı Hakkın esmasının hakikatlarına bakarak tevhidin isbatı yapılıyor.) [Tevhidi ve vahdaniyeti ve vahdeti, kat’î bir surette iktiza ve istilzam ve îcab eden ve şirki ve iştiraki kabul etmeyen ve müsaade vermeyen deliller hadsizdirler. Onlardan yüzler, belki binler bürhanlar Risale-i Nur’da tafsilen isbat edildiğinden, burada muktezilerin üç adedine icmalen […]
İkinci Şua
İkinci Şua Eskişehir Hapishanesinin Son Meyvesi (Üstadımız 1935 senesinde 11 ay tutuklu kalmıştır. 27. 28. 29. 30. Lem’a 1. ve 2. Şua burada yazdırılmıştır. Bu son meyveyi yalnız başına yazmıştır. 120 talebesi hapse alınıp ve 105 talebesi beraat edip 15 talebesi 6 ay hapiste kalmıştır. Bu risale 5 ay Üstadımızın […]
Yirmibeşinci Söz Birinci Şu’le İkinci Şua
İKİNCİ ŞUA: Kur’anın câmiiyet-i hârikulâdesidir. (Yani i’caz derecesindeki icazıdır, veciz olmasıdır.) Şu şuanın, beş lem’ası var. Birinci Lem’a: Lafzındaki câmiiyettir. Elbette evvelki sözlerde, hem bu sözde zikrolunan âyetlerden şu câmiiyet aşikâre görünüyor. Evet لِكُلِّ آيَةٍ ظَهْرٌ وَبَطْنٌ وَحَدٌّ وَمُطَّلَعٌ وَ لِكُلٍّ شُجُونٌ وَغُصُونٌ وَ فُنُونٌ olan hadîsin işaret ettiği gibi; elfaz-ı Kur’aniye, öyle bir tarzda vaz’edilmiş ki, herbir kelâmın (1), hattâ herbir […]