Zeylin Beşinci Parçası
Yirmialtıncı Lem’anın Beşinci Ricası
İman-ı bil-âhiretin kuvvetli delilleri ve âhirete imandan gelen rica ve teselli anlatılıyor. Şöyle ki; Kur’an Zeval ve firaktan gelen acıları ahiretin varlığının delillerini göstermekle izale eder.
A- Evet nass-ı hadîs ile nev’-i beşerin en mümtaz şahsiyetleri olan yüz yirmidört bin enbiyanın icma’ (icma’ keyfiyet derecesine bakıyor) ve tevatür (tevatür ise delillerin ve delilleri gösterenlerin çokluğuna bakıyor) ile kısmen şuhuda ve kısmen hakkalyakîne istinaden, müttefikan âhiretin vücudundan ve insanların oraya sevkedileceğinden ve bu kâinat Hâlıkının kat’î va’dettiği âhireti getireceğinden haber verdikleri gibi;
B- Ve onların verdikleri haberi keşif (keşif hem kevni -sinema perdesindeki gibi âhiretin izlerini görmek- hemde ilmi olabilir) ve şuhud ile ilmelyakîn suretinde tasdik eden yüz yirmidört milyon evliyanın o âhiretin vücuduna şehadetleriyle
C- Ve bu kâinatın Sâni’-i Hakîm’inin bütün esması bu dünyada gösterdikleri cilveleriyle bir âlem-i bekayı bilbedahe iktiza ettiklerinden yine âhiretin vücuduna delaletiyle;
D- (Bahar mevsimi delil olarak gösteriliyor.) Ve her sene baharda rûy-i zeminde
Birinci delil: Ayakta duran hadd ü hesaba gelmez ölmüş ağaçların cenazelerini emr-i kün feyekûn ile ihya edip ba’s-ü ba’de-l mevte mazhar eden ve
İkinci delil: Haşir ve neşrin yüz binler nümunesi olarak nebatat taifelerinden ve hayvanat milletlerinden üçyüz bin nev’leri haşir ve neşreden
Üçüncü delil: Dokuzuncu hakikattaki bahar mevsiminin arkasında görünen keyfiyetteki beş hakikatı makam münasebeti ile burada yer verilmiştir. Hadsiz bir kudret-i ezeliye ve hesabsız ve israfsız bir hikmet-i ebediye ve rızka muhtaç bütün zîruhları kemal-i şefkatle gayet hârika bir tarzda iaşe ettiren ve her baharda az bir zamanda hadd ü hesaba gelmez enva’-ı zînet ve mehasini gösteren bir rahmet-i bâkiye ve bir inayet-i daime, bilbedahe âhiretin vücudunu istilzam ile;
E- Ve (İnsandaki “aşk-ı beka” ve “şevk-i ebediyet” ve “âmâl-i sermediyet” bilbedahe işareti ve delaletiyle)
- Şu kâinatın en mükemmel meyvesi ve
- Hâlık-ı Kâinat’ın en sevdiği masnuu ve
- Kâinatın mevcudatıyla en ziyade alâkadar olan insandaki
- (İnsanın fıtratı da dördüncü bir delildir.) şedid, sarsılmaz, daimî olan “aşk-ı beka” ve “şevk-i ebediyet” ve “âmâl-i sermediyet” bilbedahe işareti ve delaletiyle, bu âlem-i fâniden sonra bir âlem-i bâki ve bir dâr-ı âhiret ve bir dâr-ı saadet bulunduğunu o derece kat’î bir surette isbat ederler ki: Dünyanın vücudu kadar, bilbedahe âhiretin vücudunu kabul etmeyi istilzam ederler
(Bu beş delilden sonra zıddıyet noktasında âhiretin olmamasının isbat edilemiyeceğinin izahı alttaki haşiyede yapılacak.
{(Haşiye): Evet sübutî bir emri, ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gayet müşkil olduğu, bu temsilden görünür. ( Kuvvet ve kolaylık noktasında temsili düşünebiliriz.)
Şöyle ki; biri dese: Meyveleri süt konserveleri olan gayet hârika bir bahçe, Küre-i Arz üzerinde vardır. Diğeri dese: Yoktur. İsbat eden, yalnız onun yerini veyahut bazı meyvelerini göstermekle kolayca davasını isbat eder. İnkâr eden adam, nefyini isbat etmek için Küre-i Arzı bütün görmek ve göstermekle davasını isbat edebilir. Aynen öyle de, Cennet’i ihbar edenler yüzbinler tereşşuhatını, meyvelerini, âsârını gösterdiklerinden kat’-ı nazar, iki şahid-i sadıkın sübutuna şehadetleri kâfi gelirken; onu inkâr eden hadsiz bir kâinatı ve hadsiz ebedî zamanı temaşa etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını isbat edebilir, ademini gösterebilir. İşte ey ihtiyar kardeşler, iman-ı âhiretin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayınız. Said Nursî}.
Madem Kur’an-ı Hakîm’in bize verdiği en mühim bir ders; iman-ı bil-âhirettir ve o iman da bu derece kuvvetlidir ve o imanda öyle bir rica ve bir teselli var ki; yüzbin ihtiyarlık bir tek şahsa gelse, bu imandan gelen teselli mukabil gelebilir. Biz ihtiyarlar “Elhamdülillahi alâ kemal-il iman” deyip ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz.
* * *