KASTAMONU LÂHİKASI FİHRİST
1. Sayfa 5- Cenab-ı Hakkın, Üstadın İhtiyarlar Risalesindeki ümidini ve Müdafaat risalesindeki iddiasını tasdik ettiren Risale-i Nur’a hâlis, ciddi, fedakâr, sahib, muhafız ve varisler gönderdiğine; hem Üstad Hazretleri’nin bundan dolayı kemal-i ferah ve sürur duyduğuna ve bunun için rahat-ı kalble eceli ve kabri beklediğine; hem talebelerinin kendisine yazılarında ve hizmetlerinde günde müteaddit defalar gösterildiğine; hem onunla sohbet etmek isteyenlerin, risaleleri okumak suretiyle görüşüp sohbet edebileceklerine, çünkü ehl-i hakikatın sohbeti için zaman ve mekan mani olmadığına, manevî radyo gibi biri dünyada biri berzahta olsa dahi Kur’an ve iman rabıtasıyla birbiriyle konuşabileceklerine; hem Hazret-i Ali Radıyallahu Anh’ın Risale-i Nur’u tasdik eden kerametine; hem Mu’cizat-ı Ahmediyedeki hârika tevafukat kerametini açığa çıkaran Hüsrev’in kaleminin ruhanileri ve melekleri dahi sevindirdiğine; hem hizmetin azameti ve ehemmiyeti ve muarızların kuvveti ve şeytaneti nisbetinde ihtiyat ve dikkat etmeği gerektirdiğinden bazı kardeşlerle hususi görüşemediğine; hem Hâfız Ali ile Hüsrev’in mahviyet içindeki kardeşane bağlılıklarıyla İhlas Risalesinin sırrına mazhar olduklarına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
2. Sayfa 6- Bu zaman ferdiyet zamanı olmayıp cemaat zamanı olmasından Üstadımız, edilen medhü senalara kendini lâyık görmeyip ancak Risale-i Nur hesabına kabul ettiğine; hem tecrübeler ve vakıalar ile Risalet-ün Nur’un, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek bir Mu’cize-i Kur’aniye olduğuna; hem Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî’nin bulundukları zamanlarda ümmete irşadları ve eserleri ile عُلَمَاءُ اُمَّتِى كَاَنْبِيَاءِ بَنِى اِسْرَائيِلَ (Ümmetimin uleması Beni İsrail Peygamberleri gibidir) Hadis-i Şerifine masadak olup ferdiyet makamına çıktıklarına; şimdi ise daha müşkülatlı ve dehşetli bir zamanda yüzotuz parça risaleleriyle bir şahsı manevî hükmünde bulunan Risale-i Nur’un ve sırr-ı tesanüdle bir ferd-i ferid manasında olan Nur Şakirdlerinin aynı vazifeyi yaptıklarına; hem Risalet-ün Nur’a çok ehemmiyetli hizmet edenlerin her vakit Üstadın hatırında olduğuna; hem Risale-i Nur’un fevkalâde tesirli intişarı nazar-ı dikkati celbetmesinden, şimdilik ziyade ihtiyad lâzım olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
3. Sayfa 8- Üstad Hazretlerinin, tecrid altında fevkâlade bir tazyik içinde bulunduğu halde sabır ve tahammül ile sû-i kasdların akim kaldığına; hem her bir ay bir sene haps-i münferid hükmünde ezici olduğu halde inayet-i İlahînin her günü bir ay kadar mesudane bir ömre çevirdiğine; hem Sabri Abinin vehmî ve asabî hastalıklara ehemmiyet vermemesi gerektiğine; hem kabz-bast haletleri gibi sair teellümat-ı ruhaniyenin; sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçı olduğuna; hem Isparta talebelerinin sebatları ve hatırları için, Isparta’yı kendi Nurs karyesi ile beraber duasına dâhil ettiğine, hem Risale-i Nur hizmetine zarar gelmemesi için ihtiyata dikkat edilmesi gerektiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
4. Sayfa 10- Risale-i Nur’un ehemmiyetine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Risale-i Nur’un kitaplarının, her birinin kendi makamında riyaseti bulunduğundan birbirine tercih edilemeyeceği; hem Risale-i Nur’un bu zamanı tenvir edecek bir mu’cize-i manevîye-i Kur’anîye olduğu; hem büyük bir mürşid gibi hakaik-i Kur’anîyenin izharında ve intişarında azim kerametler gösterdiği gibi; Mu’cizat-ı Ahmediye, Onuncu Söz ve Yirmidokuzuncu Söz ve Âyet-ül Kübra gibi çok risalelerin dahi herbirinin kendine mahsus kerametleri bulunduğu, Hattâ sekeratta bulunan talebelerine imanını kurtarmak için bir mürşid gibi yetiştiği, hem bütün hakaik-i imaniyeyi kemal-i vuzuh ile beyan ve isbat eden Risale-i Nur’un beklenilen mütekellimînden gelecek zât olduğu, hem bir sene nafile ibadet hükmünde olan bir saat tefekkürî ibadetin Âyet-ül Kübra’nın Birinci Makamı’nın hülâsası namıyla gönderilen “Nur’un Hizb-i Ekberinde” bulunduğu, hem Hizb-ul Ekber-in okunmasının ruha, kalbe ve fikre büyük bir inşirah verdiğini, hem Risale-i Nur’un verdiği zevk ve şevk ve iman ve İslâm’ın evliya divanlarından ve ulemanın kitaplarından çok kuvvetli olmasının üç sebebi izah edilmiştir. Birincisi, Risale-i Nur’un mevcud imandan istifade cihetini değil, belki bu zamanda herkese lâzım olan çok deliller ve parlak bürhanlar ile imanın isbatına ve tahkikine ve muhafazasına ve şübehattan kurtarmasına hizmet etmesidir. İkincisi, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışmasıdır. Üçüncüsü, akıl ve kalbin ittihad ve imtizacı ve ruh vesair letaifin teavünü ayağıyla hareket etmesidir.
5. Sayfa 12- Birden hatıra gelen dört noktanın beyanına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Birincisi, bu zelzelenin en mütemerridi dahi tasdike mecbur eden bir mu’cize-i Kur’anî olduğunu; İkincisi, eski zamanda Risale-i Nur Talebeleri kadar az zahmetle çok işgören hiçbir cemaat olmadığı; Üçüncüsü, Kur’an’daki tekrarat mu’cizesi tam tercümesi olan Risale-i Nur’da dahi tezahür ettiği; hem Yirminci Mektub ile Otuzikinci Söz’ün bir derece izah ettiği Yirmidokuzuncu Lem’a-i Arabiye’nin ileride bir Nur Şakirdi tarafından tefsir ve tercümesinin yapılacağı; hem Hazret-i Ali (R.A.), Risale-i Nur’un perde altında gizli parlayacağına işaret etmesiyle bizleri ihtiyata sevk ve emrettiğini; hem yerin korkudan titremesi ve hiddeti neden Rusa gelmiyor ve yalnız? sualinin cevabı, hem Mukaddeme-i Haşriye’nin Makamatının yazılmasına şu an ihtiyaç olmadığı beyan edilmektedir.
6. Sayfa 13- Dört mes’eleye dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Evvelâ; mübarek gece ve seherlerde edilen duaların çok bereketli ve nurlu olduğuna; Sâniyen; küçük bir sehiv yapıldığına; Sâlisen; Hulusi Abinin gailesinden ötürü merak etmemesi gerektiğine, çünkü Risale-i Nur’un şakirdlerinin inayet ve rahmet, nezaret ve himayet altında olduklarına, Râbian; Risale-i Nur’un kendi kendine Kur’an’ın himayeti ve hıfz-ı Rabbanî altında intişar ettiğine; hem Risale-i Nur’un perde altında daha fazla feyiz ve nur verdiğini, Hazret-i Ali’nin (R.A) işaret ettiği beyan edilmektedir.
7. Sayfa 14- Her derdin en kudsî dermanı olan imanı; ve iman-ı bilkaderden, kazaya rıza ilâcını imdadına gönderen Hâlıkına, tam sabır içinde şükrettiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
8. Sayfa 14- Üstadımızın, Risalet-ün Nur’a sahib ve naşir ve muhafız talebeler gönderen Rabb-i Rahîmine hadsiz şükrettiğine; hem şahsına ziyade hüsn-ü zan ile kıymet ve makam verilmesini ancak Risale-i Nur namına ve onun hizmeti ve Kur’an elmaslarının dellâllığı hesabına kabul edebileceğinie; hem Hâfız Tevfik Abinin yazdığı Âyet-ül Kübra Risalesini görmek arzu ettiğine; hem Risale-i Nur’un hıfz-ı gaybî altında yaptığı parlak, harika fütuhat-ı imaniyenin, muannidleri susturduğundan fütuhatın devamı için daha ziyade ihtiyatın lazım olduğuna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
9. Sayfa 15- Üstadımızın menzilindeki taharri hadisesi gibi Isparta’daki müsadere hadisesi de, Risale- Nur’un her vakit ikram ve inayet-i İlahiyeye mazhar olduğunu gösterdiğine; hem Fihrist’in te’lifinin taksim-ül a’mal tarzında yapılması gerektiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
10. Sayfa 16- Tam ve daimî bir üstad olan şahs-ı manevînin Fihriste’yi taksim-ül a’mal tarzında te’lif ettiğine, hem menfî esasata bina edilen ve şükretmeyip maddiyyun fikriyle şirke düşen ve Sevr muahedesiyle Âlem-i İslâm’a ve merkez-i hilafete ihanet eden Avrupa medeniyeti semavî tokatlar yediği gibi, Risalet-ün Nur’un verdiği iman-ı tahkikî ve kuvvet-i itikadiye neticesinde Isparta ve Kastamonu vilayetleri sair yerlere nisbeten âfât-ı semaviyeden mahfuz kaldığına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
11. Sayfa 17- (وَ اِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى) âyeti, 1500 cifri hesabı ile bu tarihe kadar manevî hastalıkların kısm-ı a’zamı, Risalet-in Nur’un ilaçları ile tedavi edileceğine ve bir fırka-i dâllenin dahi ikiyüz sene devam edeceğine îma ettiği, hem (فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا) cümlesinde (Sin)’in (Sad) harfi altında gizlenmesiyle, Said’in tam toprak gibi mahviyet göstermesi gerektiğine ve suud ve terakkinin Müslümanlar için İslâmiyetle olacağına işaret ettiği beyan edilmektedir.
12. Sayfa 18- İki Mes’eleye dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Birincisi: Risalet-ün Nur’un sadık talebelerinin imanla kabre gireceklerine ve ehl-i Cennet olacaklarına dair iki emare gösterilmiştir. Birinci emare hakaik-i imaniyeyi ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaşacak derecede ders vermesi, ikinci emare ise hüsn-ü akibetlerine ve iman-ı kâmil kazanmalarına dair edilen makbul dualardır. İkinci Mes’ele: Alman mağlubiyeti ile neticelenen birinci harb-i umimide Osmanlı Devleti galib tarafta kalsaydı Haremeyn-i Şerifeyn gibi mevâki’-i mübarekeye medeniyet namıyla irtidatkâr rejimin girmesine sebeb olacağından dolayı kader-i İlahî mağlubiyetine fetva verdiği gibi İkinci harb-i umumide de bîtaraf kalıp, İngiliz siyaseti gütmeseydi kaybettiği mevâki’-i mübarekeyi geri aldıktan sonra irtidatkâr rejimi oralara da tatbik etmek isteyeceğinden üçyüzelli milyon İslâm’ın selâmeti için zararlı İngiliz siyasetini takib etmesine kader-i İlahî cevaz verdi.
13. Sayfa 20- Sıddıkînleri Kur’an-ı Hakîm’e hâdim ve Risale-i Nur’a şakird eyleyen Hâlık-ı Zülcelal’e hadsiz hamd ve şükür ettiğine dair Üstadımızın yazdığı bir Bayram tebrikidir.
14. Sayfa 20- Hüsrev Abinin Kur’an cüzlerini ve Mektubatı, Küçük Ali Abinin de risaleleri yazmasından dolayı Üstadımızın memnuniyet ve sevincini dile getirdiği bir takdir mektubudur.
15. Sayfa 21- Risalet-ün Nur’un sahib ve naşirlerinin, sebatkâr ve fedakârane hizmet etmelerinden dolayı dünyadan gitmekten teessüf etmeyeceğine ve ölümü dostane ve telaşsız beklediğine dair Üstadımızın yazdığı bir Bayram tebrikidir.
16. Sayfa 21- Hacı Hâfız Abinin Üstadımıza hediye ettiği cevizli tatlı berekete mazhar olduğu gibi ekser Nur Şakirdleri dahi birer nevi keramet ve ikram-ı İlahî hissettikleri gibi; hizmette çalıştıkça hem maişetçe, hem istirahat-i kalpçe bir genişlik bir ferahlık zahir bir surette hissedildiğine; hem Adalet-i İlahiye, İslâmiyet’e ihanet eden mimsiz medeniyete korku ve dehşet azabını verdiği gibi âyet-i Kur’anîye de böyle bir zamanda en lüzumlu, en ehemmiyetli, en birinci vazife olan imanı kurtarmak vazifesini yerine getiren Risalet-ün Nur’un manevî fütuhat-ı imaniyesini beşaret verdiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
17. Sayfa 23- Gelen mektublara Isparta yoluyla cevap verilmesinin iki sebebinin; Birincisi, ihtiyat ikincisi başkalarına da o dersleri okutmak hikmeti olduğuna; hem Üstadımızın Hüsrev Abinin peder validesi gibi diğer Talebelerinde peder ve validelerine dua ettiğine; hem Risale-i Nur’un kerametlerini gösteren iki hadisenin Birincisi, Hatib Mehmed namında ihtiyar bir talebenin İhtiyarlar Risalesini yazarken merhum Abdurrahman’ın vefatının tam mukabilinde kalemi (لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُو) yazarken lisanı dahi (لَا اِلٰهَ اِلَّا اللهُ) diyerek ruhunu teslim edip Risale-i Nur Talebelerinin imanla kabre gireceklerini dair olan müjdeyi bizzat tasdik etmesi, İkincisi Tahsin’e fihristeyi yaz diye emretmesi üzerine simsiyah mürekkebin güzel bir kırmızı olması ve yarım sayfa sonra tekrar siyah olması hadisesidir. Hem bu hadisenin aynısı Barla’da, bağlardaki köşkte başka şekilde görüldüğüne dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
18. Sayfa 24- Üstadımızın Âhiret kardeşlerine yazdığı mühim bir ihtar ve iki maddedir. Biricisi; Risale-i Nur talebelerinin vazifesinin, Risale-i Nur’u yazmak veya yazdırmak ve intişarına yardım etmektir. Bu vazifeyi ifa etmekle Üstadımızın ve Risale-i Nur Talebelerinin dualarına ve kazançlarına hissedar olunur. Hem kitabetinde dört nevi ibadet-i makbule elde edilir. İmanını kurtarmak başkasının imanının kurtulmasına çalışmak, bir sene kadar bir ibadet hükmüne geçen tefekkür-ü imanîyi elde etmek ve ettirmek ve Üstadına yardım etmekle hasenatına iştirak etmektir. İkinci Madde; Risale-i Nur’un insi ve cinni düşmanları kuvvetli hüccetlerine mukabele edemediklerinden gizli desiselerle Risale-i Nur yazıcılarını yazıdan vaz geçirmekle darbe vuruyorlar. Üstadla görüşüp hakaik-i imaniyeden ders almak isteyen kimse risaleyi okumakla hâdim-i Kur’an olan üstadıyla görüşüp ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.
19. Sayfa 25- Manevî bir ihtar ile bir iki ince mes’eleye dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Birinci mes’ele; Geçen Ramazan-ı Şerif’te ehl-i sünnetin necatı için edilen duaların kabul görmemesinin iki sebebinden birincisi elması elmas bildiği halde camı ona tercih etmesi ve safderun bazı ehl-i İslâm’ın dehşetli canileri (Deccaliyeti) affedip taraftar olmaları ile ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüb eden musibet-i ammenin devamına ve idamesine ve teşdidine Kader-i İlâhiye fetva vermeleridir. İkinci sebeb yazdırılmadı. İkinci mes’ele; Âhir zaman hadisatı hakkında gelen rivayetlerin tevilleri mutabık ve doğru çıktıkları halde, ehl-i ilim ve ehl-i imanın bilmemelerinin ve görmemelerinin sebebi ve hikmeti, herkesin mehdiyet ışığını siyaset âleminde ve hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyede ve çok geniş bir dairede tasavvur etmeleridir. Halbuki Mehdiyet ışığının en ehemmiyetli vazifesi geniş dairede gelecek mes’udane ve dindarane haletlerin ve vaziyetlerin mukaddemesi ve müjdecisi olan Risale-i Nurla imanları kurtarmaktır. (Bu konu ile alâkadar K.L. sayfa 214’deki mektuba ayrıca bakılabilir.)
20. Sayfa 27- Risalet-ün Nur’a kalemleriyle hâmi, naşir, sahib, şakird olan çok Saidlere Üstadımızın yazdığı Şuhur-u Selase tebrikidir.
21. Sayfa 27- Âhirzamandan haber veren mühim bir Hadisin, Risale-i Nur şakirtlerinin ne kadar devam edeceğine dair işaretidir. ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ fıkrasının makam-ı cifrîsi bin beşyüz altı (1506) edip, bu tarihe kadar galibane; لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى fıkrası ise bin beşyüz kırk iki (1542) ederek nihayet-i devamına îma eder. حَتَّى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهِ fıkrası dahi; bin beşyüz kırk beş (1545) olup, kâfirin başında kıyamet kopmasına îma eder. Kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat böyle îmalar ile bir nevi kanaat, bir galib ihtimal gelebilir. Hem Fatiha’da اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ fıkrası, dahi bin beşyüz altı veya yedi (1506-1507) ederek “sırat-ı müstakim” ashabının içinde bulunan âhirzamandaki makbul bir hizbine işaret ediyor. (K.L. sayfa 204’ye de bakınız.)
22. Sayfa 29- Risale-i Nur ile ziyade alâkadar olan Sûre-i İbrahim’de bir Âyet’in Emin Abinin mektubuna girdiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı bir mektubudur.
23. Sayfa 29- Risale-i Nur etrafında toplanmış faal ağabeylerin yazıyla hizmetlerinin Üstadın duasına âmin hükmüne geçmekle Üstadı mesrur ettiğine, (Hafız Ali, Sıddık Sabri ve Abdülmecid)
Sayfa 30- Hem Risale-i Nur’un iman ve tevhid hakkındaki taşhidatlarının çoğalmasının hikmetine dair manevî bir muhaverede geçen bir sual ve cevaba dairdir. “Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan, dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor. Bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsid âletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun bâhusus avam-ı mü’minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeairler kırılması ile bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi, Kur’an’ın i’cazıyla o geniş yaralarını Kur’anın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeğe çalışıyor.” (K.L sayfa 37’ye de bakınız.)
Sayfa 31- Bu hadise münasebetiyle hatıra gelen bir vakıa; bir sene kadar bir ibadet hükmüne geçen tefekkür-ü imanîyi içinde bulunduran Âyet-ül Kübra Risalesinin ve Birinci Makamı’nın hülâsası olan Yirmidokuzuncu Lem’a-i Arabiye’nin hem bütün risalelerin hususî menba’ları, madenleri olan binden ziyade âyât-ı Kur’aniyeyi içeren Hizb-i A’zam-ı Kur’anî’nin bazı eyyam-ı mübarekede okunması için hizb-i a’zam ve vird-i ekber yapılmasına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı bir mektubudur.
24. Sayfa 31- Din düşmanlarını tazyikleriyle üç yıldan beri görüşemediği Isparta ve Barla’daki talebelerine Üstadımızın yazdığı kısa bir hasbıhaldir.
25. Sayfa 32- Dört kelimeden Birincisi; Abilerin, hizmet-i Kur’aniyedeki tam sadakat ve gayret ve sebat ve metanetini gören Üstadımızın tam bir istirahat-ı kalb ile mevti ve eceli kabul ettiğine; İkincisi; Âyet-ül Kübra’nın ikinci tebyizininde de birinci tebyizindeki gibi tevafukat göründüğüne, Üçüncüsü; … Dördüncüsü; Emsalsiz evhama karşı ihtiyaten Eşrat-üs Saat’in gizlenmesine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı bir mektubudur.
26. Sayfa 33- Manevî hediyeden hatıra gelen üç dört küçük mes’eleye dair Üstadımızın, Abilere yazdığı bir mektubudur. Birincisi: Üçüncü Keramet-i Aleviye’de risale şekline girmiş olan iki zeyilden haber verildiğine, İkincisi; Âyet-ül Kübra’nın virdi ekberini, Yirminci Mektub ve Otuzikinci Söz’ün bir derece tercüme ettiğine, Üçüncüsü; Risalelerdeki hakikatların, ihtiyarsız tekrardan letafetli başka tarzlarda inayet-i İlâhiye ile neşredildiğine, hem Yirmibeşinci ve Yirmidokuzuncu Söz’ü tevafukatlı yazan Hâfız Ali Abi ile Hastalar Lem’ası ve Esma-i Sitte Lem’asını yazan Hüsrev Abinin, kalem hediyelerine mukabil dua ettiğine dairdir.
27. Sayfa 34- Dört mektuba Üstadımızın verdiği dört cevabdır. Birincisi: Risale-i Nur’un azîm tahşidatına dair gaybdan gelen cevabın Âyet-ül Kübra Risalesi’nin âhirine ilhak edilmesine; İkincisi: Şamlı Tevfik Abideki hayırlı tahavvülata, hem Hâfız Ahmed Abiyi manevî kazançlarına hissedar ettiğine; Üçüncüsü: Beşinci Şua’ın, umumun ve bilhâssa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtardığına dair Hulusi Abinin yazdığı mektubu beğendiğine; Dördüncüsü; Hüsrev Abinin gönderdiği mektuba ve Isparta’ya validesine hizmet için gitmesinin hayırlı olduğuna dair Üstadımızın Tevfik, Sabri ve Hüsrev Abilere yazdığı mektubudur.
28. Sayfa 36- Nur ve Gül fabrika sahibi Abilerin kalem hediyelerinin Üstadımızı memnun ettiğine; hem Sabri ve Sıdık Süleyman Abilerin Üstadın nazarında ve fikrinde ve duasında beraber bulunduğuna; hem Hâfız Ali Abinin tevazuu, ihlası ve Hüsrev Abiye olan medhi, Üstadı memnun ettiğine; hem Hüsrev ve Rüşdü Abinin birlikte Gül Fabrikasına kâtib tayin edildiğine; hem Şamlı Tevfik Abinin, Âyet-ül Kübra Şua’ını, Hâfız Ali Abinin tarzında otuzüç “Lâ ilahe illallah” tevafukunu gösterir surette yazmasını istediğine dair Üstadımızın, Sabri, Hafız Ali ve Hüsrev Abilere Ramazan tebriki münasebetiyle yazdığı mektubudur.
29. Sayfa 37- Temadî eden tahribat-ı maneviye karşında Risale-i Nur un mu’cizane mukavemetinin sebebi, dalaletlerin enva’ı nisbetinde risalelerin dahi ayrı ayrı meziyetleri olmasından ileri geldiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. (K.L sayfa 30’a da bakınız.)
30. Sayfa 37- Siyasî geniş daireleri merak ile takib etmekle, küçük dairedeki vazifede zarar edileceğine dair Emin ve Feyzi Abinin Üstadımıza sordukları sualden aldıkları cevab hakkındadır. Evet, geniş siyaset dairelerine alâkadarane dikkat edip bakanlar, nefesi zehirli ve başı sarhoş şahıslardan ders almakla, kudsî ve mühim vazifelerinde maddî ve manevî pek çok zarar ediyorlar. Ya aklını dağıtır manevî bir divane olur, ya kalbini dağıtır manevî bir dinsiz olur, ya fikrini dağıtır manevî bir ecnebi olur. (Bununla alâkadar üç-dört parça 37, 117, 150 ve 207’nci sahifelerdedir.)
31. Sayfa 39- Ahmed Nazif Çelebi Abinin bir fırkasıdır. Risale-i Nur’un hakiki mahiyetini anlamasına, hem daha Risale-i Nur’u tanımazdan evvel (1324) Üstada olan ilgi ve alâkasına, hem Üstadı tanıdıktan sonra (1357) Risale-i Nur hizmetinde gördüğü sıkıntılara karşılık (Almancı lakabı alması gibi) başından geçen iki eseri inayet hakkında Ahmed Nazif Abinin, Üstadımıza yazdığı mektubudur. Birinci inayet; hizmette muvaffakiyeti, İkincisi; “Risale-i Nur talebeleri, iman ile kabre gireceklerdir” tebşiratının sıdkını gösteren Hatib Mehmed Abinin ihtiyarlar Risalesini yazarken vefatıdır.
32. Sayfa 43- 1359 tarihinde, Ahmed Nafiz Çelebi`nin, Üstadımıza yazdığı bir istahracı ve bir fıkrasıdır. Bunu, hem Birinci Şua`nın Otuzikinci Âyeti olarak ve hem Yirmiyedinci Mektubun fıkralarında kaydetmek münasib görüldü. Sure-i Ahzab’daki vazife-i risalet ve davete bakan âyetler her asra baktığı gibi Risale-i Nur’a mana-yı işariyle bakar. Şöyle ki: baştaki âyet, isminde Nur ve manasında rahîmiyet bulunan Risalet-ün Nur’a isim ve mana itibariyle tevafuk ettiği gibi âyetin makam-ı cifrisi dokuzyüz kırkyedi edip Risalet-ün Nur ismine tevafuk ediyor. Hem diğer bir âyetin makam-ı cifrisi 1323 tarihine işaret etmekle ye’se düşen ehl-i imana beşaret veren ve İslâmiyetin hakkaniyetini gösteren hakiki bir şahid olan Risale-i Nur’a işaret etmektedir. Hem “Ve dâîyen İlallah” kelimesi makam-ı cifrisi 191 ederek Risale-i Nur’un bir hakikî ismi olan Bedîüzzaman’a işaret etmektedir. Hem “Siracen Münira” kelimesi, tam tamına Risale-i Nur’un bir ismi olan “Siracünnur“a lafzen ve manen ve cifren tevafukla bakmaktadır. Hem “Fazlen Kebira” kelimesi iki farkla Risale-i Nur’a işaret etmektedir. Bu fıkranın âhirindeki dua ezberlenebilir. İlahî ya Rab! Sen Risale-i Nur’u ve Risale-i Nur Müellifi Üstadımız Said Nursî’yi ve Risale-i Nur talebe ve şakirdlerini ve mensublarını, mahfaza-i hıfzında ve kal’a-i İlahiyen içinde muhafaza ve emîn eyle.. âmîn! Ve hizmet-i Kur’an ve imanda sabit ve daim eyle.. âmîn! Ve bu kudsî hizmetlerinde, muvaffakıyetlerle yardım ve muavenetler ihsan eyle.. âmîn! Ve Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan-ı Azîmüşşan’ın sırr-ı a’zamına, marifetullah, muhabbetullah ve muhabbet-i Resulullah sırr-ı kudsîsine ve “Hasbünallahü ve ni’melvekil” sırr-ı uzmasına ve rızaullah ve rü’yet-i cemalullah lütf u ihsanına mazhar eyle, Ya Rabb-el Âlemîn!..
33. Sayfa 47- Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin haber verdiği şefkat-i pederanenin Üstadımızda bulunduğuna; hem kabul edilmeyen bir hediye hakkında, Ahmed Nazif Çelebi`nin, Üstadımıza bayram münasebetiyle yazdığı bir fıkrasıdır. Ahmed Nazif Abinin Nurlara otuz sene iştiyak, on senelik münacat ve niyazla kavuştuğuna; hem İkinci Mektuba muhalif olarak zekat ve sadaka gibi muaveneti, arkadaşlarının ısrarı üzerine yazmağa mecbur olan Ahmed Nazif Abi, kendisine gelen cevabî mektubda Üstaddan şefkatkarane hitab hissettiğine; hem Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin tebşir ettiği şefkat-i pederanenin Üstadda haiz bulunduğuna dairdir.
34. Sayfa 50- Risale-i Nur Talebelerine gelen inayet ve ikramlarla, kusur edenlere gelen şefkat tokatlarına dair Hilmi, Emin ve Tahsin Abilerin yazdığı fıkradır. Risale-i Nur’a hüsn-ü hizmet eden Nur talebelerinin maişet cihetinde bir ikram-ı İlahî altında olduklarına dair Üstadın yedirdiği yemekten sonra görülen ikramlar hakkındadır. Hem hizmette kusur edenlerin dahi tokat yediklerine dair altı misal verilmiştir. Birincisi: Tahsin Abinin dükkân meşgalesiyle vazife-i Nuriyeye tenbellik etmesine mukabil kalp lira yüzünden muahazeye ve taharriye maruz kalmasıdır. İkincisi: Risale-i Nur’un mesleğine muhalif bir cereyanın sahiblerine tarafdarane tavır göstermesine mukabil hastalıkla ölümle yüz yüze gelmesidir. Üçüncüsü: Bir memurun, evham yüzünden Üstadla görüşmeyi ve Risale-i Nur’u okumayı bırakmasına mukabil ayağının kırılmasıdır. Dördüncüsü: Ehemmiyetli bir zâtın Risale-i Nur’a sebatsızlık göstermesine mukabil refikasının vefat edip iki oğlu da başka yere gitmesidir. Beşincisi: Mesleğini değiştirerek sadakatı bırakan bir zâtın yediği şefkatsiz bir tokattır. Altıncısı: Bir hocaya ait bir hâdisedir. (K.L sayfa 58’e de bakınız.)
35. Sayfa 52- Risale-i Nur un suhulet-i intişarının kerametinin gösteren iki numuneye dair Hilmi, Emin, Tevfik ve Tahsin Abilerle Üstadımızın yazdığı bir fıkradır. Birincisi; Kaybolan Birinci Şua’nın iki gün sonra bulunmasına, İkincisi; Casusların ve taharri memurlarının Üstadımızın menzilini sarması dakikasında Risalelerin ele geçirilmesini önleyen fare hadisesidir.
36. Sayfa 53- Ahmed Nazif Abinin mektubundan bir parçadır. Risale-i Nur’dan elde ettiği istifadeye karşılık manen mukabele edemediğinden maddeten mukabele etmek isteğine dair Ahmed Nazif Abinin Üstadımıza yazdığı mektubudur.
37. Sayfa 54- Kur’an daki tekrarın ekser hikmetleri, Risale-i Nur’da dahi cereyan ettiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Bu hikmet üç noktada izah edilmiştir. Birinci Nokta: Herkes her vakit Kur’ana muhtaç olup, her vakit bütün Kur’an’ı okumağa muktedir olamadığından en mühim makasıd-ı Kur’anîye ekser uzun surelerde dercedildiği gibi, Aynen öyle de herkesin her vakit Risale-i Nur’un umumunu okumaya muktedir olamadığından ekser vakitlerde muhtaç olunan mes’eleler, tekrarla herbir câmi risalenin içinde bulunur. İkinci Nokta: Âyet-ül Kübra’dan çıkan “Vird-ül Ekber“in âhirine, Risale-i Münacat‘ın başındaki âyetin tefsiri denilerek Arabî kısımların ilâve edilmesine dairdir. Üçüncü Nokta: İmam-ı Ali’nin (R.A) Âyet-ül Kübra Risalesine ziyade ehemmiyet vermesinin sebebi askerî bir temsil ile izah edilmiştir. Risale-i Nur’un mümtaz bir hasiyeti, imanın en son ve en küllî istinad noktasını, kuvvetli ve kat’î beyan olduğundan; bu hasiyet Âyet-ül Kübra Risalesi’nde fevkalâde parlak görünüyor. Ve bu acib asırda ehl-i imana hücum eden ehl-i dalalet, Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor. Ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an’ane ile gelen hissiyat-ı mütevâriseyi yandırıyor.
38. Sayfa 56- Risale-i Nur Talebelerinin bundan sonraki vazifeleri şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve talim ile, belki Yirmibeşinci ve Otuzikinci mektubları te’lif ile ve Dokuzuncu Şua’ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih olduğuna; hem Bâki bir eserde muvakkat ve cüz’î ve hususî kelimeler tayy edilmesinin daha iyi olduğuna; hem Nur Talebelerinin birbirine maddeten uzak olsada manen ve hissen alâkadar olduklarına dair Üstada gelen mektupda görülen üç nevi keramet hakkındadır. Birincisi Hüsrev Abi ve Mehmed Feyzi Abi ile münasebettar; İkincisi Mehmed Feyzi Abi ve Hafız Ali Abi ile münasebettar; Üçüncüsü Kalemi hergün istimal etmiyen Hakkı Efendi, Üstadımızın kendisini duadan çıkardığını hissetmişcesine yazdığı mektubunda Üstadımızdan dua istemesine dairdir.
39. Sayfa 58- Risale-i Nur un ihlaslı ve sadık şakirdlerinin berekete mazhar, hem hıfz ve inayet altında olduklarına dair Emin ve Küçük Hüsrev Feyzi’nin bir fıkrasıdır. Risale-i Nur’un hâdimlerinin, vazifelerinin makbuliyetine bir emare olarak ihsan olunan bereket hakkında üç hadisedir. Birincisi: Onyedi şeker yerine sekiz şekerle kutunun dolmasıyla mazhar olunan berekete dairdir. İkincisi: Hücumat-ı Sittenin saklandığı muayyen yerinden fevkalâde bir surette kaybolmasıyla mazhar olunan hıfz u inayete dairdir. Üçüncüsü: Üstadımızın bir okka peynirinin altı ayda, bir kilo şekerin iki ayda bitmemesiyle mazhar olunan berekete dairdir. Bu hadiseler, Risale-i Nur’un ihlaslı ve sadık şakirdlerinin her vakit bir hıfz-u inayet ve daima himayet altında olduklarına şüphe bırakmıyor. “Risale-i Nur’a çalıştığımız zaman hem rızkımızda bereket ve suhulet, hem kalbimizde bir inşirah ve ferah zahiren hissediyoruz.” Bu nev’den daha çok misaller var. Meselâ Emin Abinin senede üç-dört ay kadar çalışmakla ferah içinde yaşaması; Üstadımıza bir ekmeğin sekiz gün yetmesidir.
“Ey Kur’an’ın şakirdleri! Sizleri vazife-i mukaddesenizden ekseriyetle geri bırakan, maişet telaşesidir. Bu ise, Kur’anın feyziyle, bereket nevinden size veriliyor. Vazifenize bakınız.” (K.L sayfa 50’ye de bakınız.)
Risale-i Nur’un diğer bir kerameti bir şakirdin hanesinin ve bir hanımın da can ve mücevheratının dehşetli bir yangından fevkalme’mul bir surette kurtulması ve aynı anda vazifece ehemmiyetli iki mütecaviz ve muacciz adamın tecavüz ve taciz ânında birinin kafasına, diğerinin ciğerine vurmasıyla Risale-i Nur’un kerametkârane iki tokadını yemeleridir.
40. Sayfa 61- Selahaddin Çelebi ve Mehmed Feyzi Abinin askerde iken mazhar olduğu hıfz ve inayetler hakkındadır. Şöyle ki: Her ikisinin de askerde iken lisanla olmasa da hal ü etvarla gördükleri vazifeyi diniyenin, sair neferattaki hiss-i diyaneti heyecana getirdiğine; Mehmed Feyzi Abinin Mu’cizat-ı Ahmediye’yi, yazmasına binaen askerlik emrinin geri kalmasına; Selahaddin Çelebi Abinin bekaya kaldığı halde ceza çekmeyip taltif görmesine ve Tosya’dan Kastamonu’ya gelirken Risale-i Nur hakkında yaptığı tefekküre binaen kamyonun yuvarlanmasına rağmen kendisinin zarar görmemesine dairdir.
41. Sayfa 64- Âhirzamana işaret eden hadîsin âhirinde مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ âyetine dair yapılan sehiv mehaz olup ileride bir Nur Talebesi tarafından Birinci Şua’nın Otuzüçüncü Âyeti olarak o hazinenin açılacağına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı fıkrasıdır.
42. Sayfa 65- İki mes’eleye dair Üstadımızın, Abilere yazdığı fıkrasıdır. Birinci Mes’ele: İşarat-ül İ’caz ve Onuncu Sözde görülen tevafuktan dolayı duyduğu ifratkârane memnuniyetin israf olmayacağına dair Üstadımızın iki cihette verdiği izahtır. Birinci cihet; Risaleler içinde İşarat-ül İ’caz tefsirinde kasd ve iradeyi gösterir tarzda tefavukatın bulunmasıdır. İkinci cihet; tevafuka dair tafsilât, tasvirat fiilî teşekküratın bir nev’i olmasından dolayı ne kadar teşekkürde israf ve ifrad edilse de makbuldür. İkinci Mes’ele: Şuhur-u Muharremeden sonra görülen yorgunluk ve şevkte füturun sebebi manevî havanın değişmesidir. Bu havanın zararından kurtulmak çaresi, Risale-i Nur’un gözüyle bakmak ve ne kadar müşkilât ziyadeleşse kudsî vazife itibariyle daha ziyade ciddiyet ve şevkle hareket etmektir.
43. Sayfa 67- Allah lafzındaki tevafukata dair Üstadımızın Abiler yazdığı fıkrasıdır. İşarat-ül İ’cazdaki tevafukat gibi Allah lafzındaki Elif, Lam, He tevafukatı dahi medar-ı teşvik ve makbuliyet alâmetidir. Bu sıkıntılı zamanda ve tazyikat altında akıl ve kalbi eğlendiren ve keyiflendiren böyle tefekkühat-ı ilmiyeyi israf saymayınız. Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki; şişeleri, elmasa çevirir; toprağı, altun yapar. İnşâallah o hüsn-ü niyetle, bu tefekkühat dahi hakikî bir gıda anbarına bir anahtar olur ve hizmette za’fa düşenlere kut ve kuvvete yol açar.
44. Sayfa 69- Risale-i Nur’a işaret eden Otuzüçüncü Âyetin istihracına dair Hafız Ali Abinin bir fıkrasıdır. Bu kâinatta, vahdaniyet-i İlahiyeyi cinn ve ins ve ruhaniyata karşı kat’î bir surette gösterip isbat eden birinci, Kur’an-ı Azîmüşşan olduğu gibi; bu asırda ikinci, üçüncü derecede de Risale-i Nur; olmasından, شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ âyetinin bir mâsadakı da Risale-i Nur olduğuna şübhesiz kanaat veriyor. Hem âyetin fezlekesinin Aziz ve Hakîm isimleriyle bitmesi, fakrıyla beraber izzetli olan Üstadımıza ve kâinattaki hikmetli tasarrufatın muammasını açan Risale-i Nur’a işarettir.
45. Sayfa 71- Birden ihtar edilen bir mes’ele başlığında radyo hakkında Üstadımızın, Abilere yazdığı fıkrasıdır. Âhir zamanda, bir şahsın hatiat ve günahlarının gayet dehşetli bir yekün teşkil edip kıyametin kopmasına sebebiyet vereceğine dair hadislerin işaret ettiği hakikat; havarik-ı medeniyet namı altındaki ihsanat-ı İlahiyeyi, bu mimsiz, gaddar medeniyet hüsn-ü istimal ile şükrünü eda edemeyerek tahribata sarfedip küfran-ı nimet ettiği için kıyametin kopmasına sebebiyet verir. Radyonun küllî nimetiyet ciheti, her vakit kâinatta Kur’an’ı okumakla küllî bir şükür iktiza ederken bir tek adam bir tek kelime ile, bir milyon kebairi birden işleyip milyonlarla insanı dinlettirmekle günaha sokmasından küfran-ı nimet eder.
46. Sayfa 72- Nur Fabrikası sahibi Hâfız Ali Abinin ümmilerden elli kalemle ve Gül Fabrikası sahibi Hüsrev Abinin bin kalemle Risale-i Nur’a ettikleri hizmetten dolayı memnun olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
47. Sayfa 73- Hafız Ali Abinin “Hıfz-ı Kur’an’a çalışmak ve Risale-i Nur’u yazmak, bu zamanda hangisi takdim edilse daha iyidir?” sualine, Kur’an hıfzıyla beraber Risale-i Nur’a çalışmanın elzem olduğuna dair Üstadımızın yazdığı cevabî mektubudur.
48. Sayfa 73- Mübarek Sabri ve Büyük Hâfız Ali Ağabeylerin kendisi hakkında gösterdikleri âlîcenabane muhabbet ve merbutiyet-i kalbiyeden dolayı Ahmed Nazif Abinin memnuniyetini ifade etmek maksadıyla Üstadımıza yazdığı mektubudur.
49. Sayfa 75- Şefkat yüzünden, esasat-ı İslâmiyenin haricindeki bid’at ve dalalet yollarına sapanları çeviren bir hakikattır. Yersiz şefkat edenlere bir ikaz, tezahür-ü rahmeti görmeyenlere bir ihtardır. Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan; elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmeten-lil-âlemîn Zât’ın (A.S.M.) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir. Kâfir ve münafıkların Cehennem’de yanmalarını ve azab ve cihad gibi hâdiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve tevile sapmak; Kur’anın ve edyan-ı semaviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzib olduğu gibi, bir zulm-ü azîm ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Evet, küfür ve dalalet, kâinata büyük bir tahkir ve mevcudata bir zulm-ü azîmdir ve rahmetin ref’ine ve âfâtın nüzulüne vesiledir. O halde kâfirin azab çekmesine acıyıp şefkat eden adam, şefkate lâyık hadsiz masumlara acımıyor ve şefkat etmeyip ve hadsiz merhametsizlik ediyor demektir.
Bir zaman, eski Harb-i Umumî’de, düşmanların ehl-i İslâma ve bilhâssa çoluk ve çocuklara ettikleri katl ve zulümlerinden pek çok müteellim oluyordum. Birden kalbime geldi ki: O maktul masumlar dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil âhirette rahmet-i İlahiyenin hazinesinden verilecek mükâfatları görseler yüzbin şükredeceklerine kanaat getirmekle ifrat-ı şefkatten gelen şiddetli teessür ve elemden kurtuldum. (Şefkat-i beşeriyeye dair mektublar K. L. 75, 111 ve 220’nci sahifelerdedir.)
50. Sayfa 76- Üstadımızın, Abilere yazdığı İki parçadır. Birinci parça; Eski Said’in siyasete temas eden eski eserlerinin faidesi olduğundan mahrem tutulmakla lahika’ya girebileceğine dairdir. İkinci parça; Risale-i Nur hizmetine bilmeyerek zarar verebilen bazı yeni eserleri alan bir kardeşi ikaz için yazılan mektubun sair Risale-i Nur talebeleri içinde vazifelerine halel vermemek için bir tenbih olmasından lâhika’ya girmesine dairdir.
51. Sayfa 76- İkinci Parça: Risale-i Nur, başka eserleri almaya ihtiyaç bırakmadığı gibi o eserleri almanın talebelerin hakiki vazifelerine halel vereceğine dair olan bu mektubu Üstadımız, Risale Nur talebelerinin hasları olan sahip ve varisleri ve hasların hasları olan erkan ve esasları olan Abilere yazmıştır.
Risale-i Nur, hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur’dadır. Evet onbeş sene yerine, onbeş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikîye îsal eder.
Hem Risale-i Nur’un vazifesi zındıkaya karşı hakaik-i imaniyeyi muhafazaya çalışmak ve bid’ata karşı da huruf ve hatt-ı Kur’an’ı muhafaza etmek olduğundan, onun has talebeleri huruf ve hatt-ı Kur’aniyeye ilm-i din perdesinde tesirli bir surette darbe vuran bazı hocaların darbede istimal ettikleri eserleri almamaları gerekir.
Hem Risale-i Nur bir vazife-i asliyesi de hakikat-ı İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velayet ve esas-ı takva ve esas-ı azimet ve esasat-ı Sünnet-i Seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek olduğundan onun has talebeleri, ruhsat-ı şer’iyeyi perde yapan Vehhabîlik ve Melâmîlik hakkındaki eseleri okumamaları gerekir. Zira onlarla meşgul olmakla, omuzlarındaki çok ehemmiyetli vazife zedelenir ve muhafazası lâzım olan ve birer taifeye mahsus bir kısım esaslar ve âlî hakikatlar kaybolmasına vesile olur.
52. Sayfa 78- Birinci Parça: Telifatından 34 sene sonra, Münazarat namındaki esere baktım. Eski Said’in bu gibi eserlerinde iki esas-ı mühim hükmediyor. Birinci esas; ehl-i imanın meyusiyetine karşı “İstikbalde bir nur var” diye verdiği müjdenin siyaset dairesinde tezahürünü beklerken Risale-i Nurun ehl-i imanın imanını takviye edip kurtarmasıyla hissinin doğru çıktığına; İkinci esas; dar dairede hissedilen çok şiddetli bir istibdada karşı cephe alınmasına karşılık asıl istibdab ve zülmün geniş dairede çıkmasıdır. Münazarat risalesinin ruhu ve esası hükmünde olan, hatimesindeki ihzarına çalıştığı Medreset-üz Zehra hakikatı ise istikbalde çıkacak olan Risale-i Nur’dur. Eski Said’in İttihad Terakki komitesine şiddet-i muhalefetiyle beraber onların hükûmetine ve bilhâssa orduya karşı tarafgirane yüksek takdiratı ve iltizamları ise, bir hissi kalbel-vuku ile Harb-i Umumî neticesinde ordu içinde çıkacak evliya mertebesindeki şühedalar içindir.
53. Sayfa 80- Âhirzamanda Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın nüzulüne ve Deccal’ı öldürmesine ait ehadîs-i sahihanın mana-yı hakikîlerini Risale-i Nur, Kur’an feyziyle göstermiş. Şimdilik nümune olarak Hazret-i İsa Aleyhisselâm Deccal’ı öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir mealindeki rivayetin üç cihetle, müteaddid manaları beyan edilmiştir.
Birinci Cihet: İsevî Ruhanîlerin cemaatine karşı dinsizliği tervice başlayan cemaat…
İkinci Cihet: Allah’a istinad edip dinsizliği kaldıracağım, diyen bir hükûmete karşı Rusya, Çin’e ve Amerika gibi dinsizlerin ve tarafdarlarının şahs-ı manevîleri…
Üçüncü Cihet: Almanya ve Hazret-i İsa’nın vekaletini dava eden İtalya’ya karşı Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avusturalya’daki müstebid dinsiz devletleri…
54. Sayfa 82- Abilerin ciddî sa’y ü gayretinin başka yerlerde şevk u gayreti uyandırdığına; hem Hâfız Ali Abinin istihraç ettiği Otuzüçüncü Âyetten dolayı Üstadın memnuniyetine, hem Risale-i Nur’un naşir ve kâtiblerine mana-yı işarî ile bakan iki âyetin hangi âyetin tetimmesi olacağının belli olmadığına; hem Beyyine Suresindeki âyetin dahi Risale-i Nur’un eczalarına ve suhuflarına ve kitablarına mana-yı işariyle baktığına; hem bu zamanda lillahilamd Risale-i Nur talebelerinin, evliyaların nazarı dikkatini celbedecek vaziyet aldığına; hem zevkli ve cazibedar velayet tereşşuhatı karşısında Risale-i Nur’un yüksek, kıymetdar hizmet-i imaniyesindeki meşakkat, mücahede, külfetin Nur Talebelerine kâfi geldiğine dair Feyzi’ye hitaben yazılan hakikatın gönderildiğine; hem Risale-i Nur’la, iman kurtarma hizmetinin velayet mertebeleri kazanmaktan daha mühim ve daha sevablı olduğuna. Hem Risale-i Nur’u bırakıp tarîkat ve şeyhliği isteyenlerin Isparta kahramanlarına arkadaş olamayacağına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
55. Sayfa 84- Üç aylar münasebetiyle dua ile başlayan ve Hüsrev, Küçük Ali, Mehmed Tahirî ve Hasan Ulvî Abilerin kalem hediyelerine mukabil onlara dua eden Üstadımız, Re’fet ve Hüsrev Abiye ayrı birer mektub yazamadığından umum Abilere yazdığı tek bir mektubudur.
56. Sayfa 85- Hüsrev Abinin mektubunda haber verdiği Hacı Hâfız köyünde hizmetin tevessü ettiğine; hem Küçük Ali Abinin mektubundaki Hâfız Ahmed’in Nurlara hizmet ettiğine; hem Aras’ta Tahir ve Abdullah Çavuş’un Risale-i Nur’a hizmet ettiğine; hem Sırr-ı İnna A’tayna’ya dair ihtar edilen fıkra ile Tesettür Risalesi’nin haşiyesinin gönderildiğine; hem şuhur-u selâsenin kıymetine ve edilen duaya dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
57. Sayfa 86- Ehemmiyetli fakat bir derece mahrem Sırr-ı İnna A’tayna’ya dair Üstadımızın, Abilere yazdığı bir tevildir. Münazarat’ta geniş dairede beklenen Nur’un dar dairede Risale-i Nur şeklinde çıkması gibi Sırr-ı İnna A’tayna’da dar dairede malum şahsın oniki, onüç sene sonra dünyadan göçmesi şeklinde beklenen hakikatın, geniş dairede edyanı semaviyeye ve İslâmiyet dinine ettikleri cinayetlerin cezası olarak müdhiş cereyanın başlarının ve taraftarlarının ölmeleri ve mimsiz medeniyetin başına inen tokatların kıyamete kadar unutulmayacağı şeklinde çıkmıştır. Hülâsa; Sırr-ı İnna A’tayna’da çok geniş bir daire, dar bir dairede tatbik edilmiş. Nur müjdesi ise; dar ve manevî fakat yüksek bir daireyi, geniş ve maddî bir daire suretinde tasvir edilmişti.
58. Sayfa 87- Risale-i Nur’un manevî şahsiyeti içinde hissedilen yüksek makam sahibi Zâtın Üstadımız olduğuna dair mektub yazan Abilerin, mektubu gelmezden evvel cevabî mektubun Üstadımıza yazdırılması sadakatlarının bir kerameti olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
59. Sayfa 88- Risale-i Nur talebelerinden bir kısım kardeşlerimin benim haddimin çok fevkinde hüsn-ü zanlarını ve ifratlarını ta’dil etmek için ihtar edilen bir muhaveredir. Hazret-i Ziyaeddin‘e olan hakiki muhabbetin onun şahsî makamına değil vazife ve hizmet itibariyle sünnet-i seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehber olmasına bina edilmesi gerektiğine; hem Üstadın şahsî makamına bedel Risale-i Nur Talebelerinin tesanüdden hasıl olan şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadının kâfi geldiğine; hem Risale-i Nur’un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat edip haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lâzım olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
60. Sayfa 90- Gül fabrika sahibi Hüsrev Abinin, yazdığı iki hediye-i kudsiye mukabil edilen duaya; hem sadakatlarından tereşşuh eden bir hafta evvelki mektubdaki hüsn-ü zannı bir derece cerhedmesinin hikmetine; Mehdinin üç mühim vazifesinden en mühimi iman ve diğer iki vazifenin şeriat ve hayat olduğuna; Mehdinin siyaset âlemindeki hâkim cereyanlara harekatını kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edeceğine; hemde iman hizmetinin safvetini umumun nazarında bozmamak için adetullaha muvafık hareket edeceğine; (Bu mevzu’yla alâkalı sahife 145 ve 189’a da bakınız.) hem Tahirî Abinin Lemaat hediyesinden dolayı memnuniyetine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
61. Sayfa 91- Dört kısımdan oluşan Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Evvelâ: Leyle- i Berat ve gelecek olan Ramazanı tebrik ile bayrama kadar edilecek dua ve hergün bir cüz okunacak hatme-i Kur’anîye hakkındadır. Sâniyen: Sav Köyü’nün kahraman talebelerinin nümune-i imtisal olduğuna; hem Hüsrev Abinin mektubları, tenbellik, lâkaydlık hastalıklarına mübtela olanlara şifa olduğuna; Sâlisen: Gelen mektubtaki müfritane hüsn-ü zandan gelen cümlelerin ta’dil edildiğine; Râbian: Tahir’in bu defa bize hediye ettiği Lem’alar ve Yedinci Şua’yı bir cild içinde cild ettikten sonra mütalaa ettiğine; hem Hizb-ül Ekber-ül A’zam namında, Resail-in Nuriye’nin menbaları ve esasları olan beşyüzden fazla âyâtı ileride göndereceğine dairdir. (Leyle-i Kadir’e dair K.L. 94’de parçaya, K.L. 181’deki duaya ve K.L. 263’deki Sâniyene de bak.)
62. Sayfa 93- Gavs-ı A’zamın Risale-i Nur Talebelerinin inayet gözü altında olduğunu bildiren fıkrasının bir musaddıkı da Hüsrev Abinin askere gitmesiyle beraber çok Hüsrevlerin ortaya çıkmasında göründüğüne; hem Hüsrev ve Hulusi ve Rüşdü ve Re’fet gibi Risale-i Nur’un çok şakirdlerinin, İkinci Harb-i Umumi münasebetiyle meslek-i askeriye’ye girmeleri ile Yirmisekizinci Lem’ada işaret olunan 1940 tarihindeki İkinci Harb-i Umumiye’ye Nur Talebelerinin erkân-ı mühimmesinin iştirak edeceği ihbarını te’yid ettiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
63. Sayfa 94- Ramazan tebrikine; hem iştirak-i a’mal-i uhreviye düstur-u esasiyesi sırrınca, Risale-i Nur’un sadık şakirdlerinden birisi, Leyle-i Kadr’in hakikatını ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirdlerin sahib ve hissedar olacağına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. (Leyle-i Kadir’e dair K.L. 91’deki duaya, K.L. 181’deki parçaya ve K.L. 263’deki Sâniyene de bak.)
64. Sayfa 94- Ramazan’da iştirak-i a’mal düstur-u esasiyle herbir has talebenin ettiği duaların rahmet-i İlahiye nezdinde makbul olmasına; Sâniyen: Sava’lı Ahmed’in mektubunda geçen şefkat kahramanı kadınların ve çobanların Risale-i Nur yazmak için çalışmalarının Üstadı sürur ile ağlattığına; hem Risale-i Nur’un makbuliyetine delil olan Kâtib Osman’ın hakikatlı rü’yasına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
65. Sayfa 96- Latif manidar ve beşaretli iki hadisedir. Birincisi; Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirdlerinin, mabeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i a’mal-i uhreviye kanunuyla ve samimî ve hâlis tesanüd sırrıyla herbir hâlis, hakikî şakird bir dil ile değil, belki kardeşleri adedince diller ile ibadet edip istiğfar ederek hayat-ı içtimaiyede bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele ettiklerine; (Bununla alâkadar 96, 122 ve 148’inci sahifelere de bakınız.). İkincisi; Yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlana Zülcenaheyn Halid Ziyaeddin’in, kendi cübbesini Asiye namında bir muhterem hanım vasıtasıyla göndermesiyle icazet almanın bir alâmeti olan cübbeyi giydiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
66. Sayfa 97- Tashih edilen yerler hakkında Üstadımızın Leyle-i Kadir ve Bayram tebriki münasebetiyle Abilere yazdığı mektubudur. Hizb-ül Ekber-i Kur’anîyenin başında yazılan ünvan içinde bir cümleye yapılan tashihtir. Ayrıca iştirak-ı amel-i uhreviyeden hissedar olmanın şartı da tashih edilmiştir.
67. Sayfa 97- Emin ve Feyzi Abinin müşahedesiyle Üstadın edilen dualar bereketiyle şifa bulmasına dair Üstadımızın Leyle-i Kadir ve Bayram tebriki münasebetiyle Abilere yazdığı mektubudur.
68. Sayfa 98- Emin ve Feyzi Abinin, Üstadımızın hastalığı hakkında Isparta’daki Abilere yazdığı mektubudur. Üstadımızın Ramazan ayında dirhem (96 gr.) gıda ile beş gün savm-ı visali, teravih noksan olarak sair vazifelerini yapması; hem Üstadımızın tam îfa edemediği vazifesi yerinde bu havalide herbir şakirdin, kendi hususî çalışmasından başka, bir saati üstadı hesabına çalışmalarıyla ibadetin cüz’iyetten külliyete çıkması; hem Üstadımızın hastalıktan hiç konuşamaz bir vaziyette iken, orucunu bozmuş bir doktorun tıb noktasında hâkimane vaziyetini kabul etmemesine ve Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinden gelen şifa duasıyla iyileşmesine dairdir.
69. Sayfa 100- Abilerin bayram hediyesi olarak gönderdiği nurlu kalem hediyeleri Üstadı mesrur ettiğine; hem Hüsrev Abinin infikâkine mütessir olan Üstadımızın Tahirî Abinin parlak kalemiyle teselli bulup onun şahsında ailesine ve Atabeye dua ettiğine; hem Isparta kahramanlarının hizmetlerinden dolayı sürurla ağladığına; hem mübarekler hey’etinin gönderdiği 25 banknottan 5’ini o şahs-ı manevîyi kızdırmamak için mecburiyetle aldığına; hem Hacı Osman’ın mektubundaki rü’yaların manidar olduğuna; hem Bayram gecesindeki hastalıktan, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinin şifa duasıyla tehlikenin geçtiğine; hem Isparta havalisinden yüzer genç Said’lerin yetişmesine binaen dünyadan kemal-i istirahat-ı kalble veda etmeye hazır olduğuna dair Üstadımızın Leyle-i Kadir ve Bayram tebriki münasebetiyle Abilere yazdığı mektubudur.
70. Sayfa 102- Üstadın hastalıktan şifa bulduğuna; hem Tahirî Abinin gayet dikkat ve tevafuklu yazdığı risalelerin Üstadı minnetdar ve mesrur ettiğine; hem Tahirî Abinin ailesinin yazdığı risalelerin Nur dairesine nümune-i imtisal olduğuna; hem Aydınlı Hasan Abinin ne zamandan beri hizmete girdiğini merak ettiğine; hem Hulusi Abiden gelen mektubdan onun birinciliğini koruduğunu anladığına; hem sair Ağabeylerin vaziyetlerini merak ettiğine Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
71. Sayfa 103- Üstadımızın, Abilere yazdığı bugünlerle kalbe gelen iki ince meseledir. Birincisi; kardeşlerimizden birinin namaz tesbihatında tekasül göstermesine binaen, namaz tesbihatının tarîkat-ı Muhammediye’nin (A.S.M.) evrad-ı mahsusası olduğunun kalbe ihtar edildiğine dairdir. İkincisi; Âhireti bildiği halde hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı bâkiyeye tercih etmenin ilk sebebi; bu asırda hayat-ı insaniyenin, hususan hayat-ı içtimaiyenin dehşetli fakat cazibeli ve elîm fakat meraklı bir vaziyet almasından dolayı insaniyetin yaşamak damarı ve hıfz-ı hayat cihazı yaralanarak insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını, nefs-i emmaresinin arkasına düşürmesidir. Bunun neticesinde ehl-i iman dünya hayatını muhafaza etmek için âhirete müteallik işleri ikinci sıraya koymakla hırsını yanlış bir surette kullandığı gibi dünya nimetlerinden zevk almak arzusu aşk derecesine çıkmakla âhirete çalışmak iştiyakı geri kalmıştır. (Üç parça 103, 105 ve 109’uncu sahifelerdedir.)
72. Sayfa 105- Risale-i Nur dairesinin zembereği hükmünde olan sorularıyla ve şevkiyle Üstadı harekete getiren Abilere, Üstadımızın yazdığı Hayat-ı dünyevîyeyi hayat-ı uhrevîyeye bilerek tercih etmeye dair mektubun ikinci parçasıdır. Âhireti bildiği halde hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı bâkiyeye tercih etmenin ikinci sebebi; Bu acib asırda hayatperest ehl-i dalalet, fânilerden surî aldıkları zevke aldanarak sarhoş olup mazi ve müstakbelden gelen gayet acı ve elîm elemleri hissetmedikleri gibi; ehl-i imanda Allah’ı ve âhireti bildiği halde mazi, hâzır zaman ve müstakbeldeki fâniyatta bâkiyane ve ulvî bir zevk bulunduğunu görüp ve hissedemediklerinden elemli, karanlıklı, tahassürlü bir dirhem dünyevî zevki, ondan yüz derece ziyade daimî, elemsiz uhrevî zevke, sefahetle tercih ederler, aks-i maksudlarıyla aynı zevkte elîm elemleri alır.
73. Sayfa 107- Hafız Ali Abinin, her musibetzedeye bakan İnşirah suresinin mana-yı işarîsiyle Üstadın hastalığına da baktığından bahsetti mektubuna; hem Risale-i Nur şakirdlerinin günden güne yükselmeleri ve tenevvür etmelerine; hem Muhbir-i Sadık’ın haber verdiği “Manevî fütuhat yapmak ve zulümatı dağıtmak, zaman ve zemin hemen hemen gelmesi” diye fıkrasına, cevap olarak bizim vazifemizin hizmet olup vazife-i İlahiyeye karışmamak gerektiğine; hem Risale-i Nur’un yaptığı hizmettin neticeleri görülmekle Muhbir-i Sadık’ın ihbarını tasdik ettiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
74. Sayfa 108- Hüsrev Abinin, hâfız olmadığı halde yazdığı üç Kur’an’ı mükemmel yazması, Risale-i Nur’a karşı irtibat ve iştiyakının hârika olması, bir ay zarfında ondört risale yazması, hatt-ı Arabîde, en mümtaz Abilere tefevvük etmesi gibi Risale-i Nur hizmetinde gösterdiği hârikalara dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
75. Sayfa 109- Üstadımızın evvelce, hayat-ı dünyevîyeyi hayat uhrevîyeye tercih etmeye dair yazdığı mektubun tetimmesidir. Saadet-i uhreviye gibi saadet-i dünyeviyeye dahi medar olan hakaik-i diniyeyi, illet derecesinde dünyevî işlerinde muvaffak olabilmek için istemek ve yapmakla ihlası kaybetmek, hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı bâkiyeye tercih etmenin üçüncü sebebidir. (Üç parça 103, 105 ve 109’uncu sahifelerdedir.)
76. Sayfa 110- Haşre dair parçaların Onuncu Söz’ün âhirinde toplanmasına; hem musibet-i semaviye ve beşeriyeden dolayı biçarelerin çektikleri felâketlerden gelen elemi izale eden ihtara dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Onuncu Söz’ün beş parça halindeki zeyilleri 1- Dokuzuncu Şua, 2- Otuzuncu Lem’anın İsm-i Hayy’a dair Dördüncü Remzi, 3- İkinci Şua’ın Hâtimesindeki haşrin isbatına dair uzunca bir haşiye, 4- Yirmibeşinci Söz’ün Sekizinci Meziyet-i Cezaleti, 5- Yirmialtıncı Lem’anın Beşinci Ricası. Bunların heyet-i mecmuasının tesiri büyüktür.
77. Sayfa 111- Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musibet-i semaviye, masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor. Onbeş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehid hükmündedir. Onbeşinden yukarı olanlar, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (A.S.) mensub masum ve mazlum Hristiyanlar ise, onların çektikleri felaketlere mukabil verilen mükâfatları büyüktür; belki onları Cehennem’den kurtarır. Eğer o felâketi gören zalimler ise onlara tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir. Eğer o felâketi çekenler, mazlumların imdadına ise, elbette o fedakârlığın manevî ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki; o musibeti onlar hakkında medar-ı şeref yapar, sevdirir. (Şefkat-i beşeriyeye dair mektublar K. L. 75, 111 ve 220’nci sahifelerdedir.)
78. Sayfa 112- Hakaik-i imaniyeye, tevafukattan daha ziyade ihtiyaç olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Rumuzat-ı Semaniye Risalesinde bahsi geçen huruf-u Kur’anîyede görülen tevafukata dair daha fazla izahat yapılmaması ve perde inmesinin sebebi; o meraklı ve şirin tevafukattan daha ziyade herkesin en büyük ve en yüksek maksad olan hakaik-i imaniyeye ihtiyacı olmasıdır. Tevafukatın neşredilmesinin faidesi, Risale-i Nur’un hakkaniyetine bir imza ve cezaletine bir zînet ve huruf-u Kur’aniyenin intizamından ve vaziyetlerinden tezahür eden bir nevi i’cazı olması cihetindendir.
79. Sayfa 113- Otuz günde bir defa gülen Üstadımızı, bir günde otuz defa güldüren rüyaya ve işaret etitiği manaya dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Şöyle ki; Çocukların ve ümmilerin kalem hediyeleri nesl-i âtînin sahaif-i hayatlarına, Âlem-i İslâm’ın sahife-i mukadderatına ve ehl-i iman istikbalinin defterlerine neşr-i envâr edeceklerine ve o masumların hâlis ve sâfi amelleri ve hizmetleriyle sahife-i a’malimizde hasenatlarını yazıp kaydetmesine işarettir.
80. Sayfa 115- Üstadımızın gördüğü latif rü’yanın, iki parçasına dair Emin ve Feyzi Abinin, Ispartadaki Abilere yazdıkları mektubudur. Ayının tesbihini toplamaya dair olan rü’ya-nın iki gün sonra kısmen tabirinin çıkması, hem Risale-i Nur’un heyetine gelen fermana dair olan rü’yanında Kur’an’ın Hizb-ül Ekber‘inin Asiye hanımdan gelmesiyle tabirinin çıkması gösteriyor ki, kader-i İlahî herşeyi ihata etmektedir.
81. Sayfa 116- Mübarek masumlar ve muhterem ümmilerin yazdıkları risalelerden hasıl olan maddî tesir ve manevî netice hakkında Üstadımızın Ispartadaki Abilere yazdığı mektubudur. Maddî tesir Üstadımızın kulunç hastalığını unutması, manevî netice namaz tesbihatının sırrına göre binler masum lisanların ve mübarek ihtiyarların dualarına ve a’mal-i sâlihalarına hissedar olmaktır.
82. Sayfa 117- Bir Abinin tokat yemesi münasebetiyle, hem Emin ve Feyzi Abinin daha evvel siyasete dair sorduğu sual sebebiyle; siyasî geniş dairelerde zalimlerin satranç oyunlarına merak ile bakıp, Risale-i Nur dairesindeki hakaik-i imaniyeye dair vazifeleri ikinci, üçüncü dereceye atmamak gerektiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı çok ehemmiyetli bir fıkradır. Bize ve merakımıza, dairemiz içindeki ezvak-ı maneviye ve envâr-ı imaniye kâfi ve vâfidir. (Bununla alâkadar üç-dört parça 37, 117, 150 ve 207’nci sahifelerdedir.)
83. Sayfa 119- Ağabeylerden gelen beş altı mektuba mukabil Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Mektubun muhteviyatı Hüsrev Abinin yazdığı risalelerle ve Hulusi Abinin Lâhikalara giren mektublarıyla hizmetlerinin devam ettiğine; hem Aydınlı Hasan Âtıf Abinin, “Ya Rab! Güldür Said’i, tâ gülmesinden güller açılsın” diye ettiği duanın tevafukuna; hem Marangoz Ahmed’in, hizmete sahib çıkmasıyla Marangoz Mustafa Çavuş’un yerine geçtiğine; hem Hafız Ali Abinin yüksek hissiyatını gösteren mektublarına; hem Tahirî Abinin güzel hattıyla yazdığı Sözlere hem kızlarının yazdığı risalelerin hanımlar âleminde gezdiğine; hem Sabri Abinin mektubunda yazdığı hanımın Cevşen’i ezber ettiğine; hem çocukların ve ihtiyarların yazdıkları risalelerin yedi cild halinde bir araya getirildiğine; hem çocukların, ihtiyarların ve efelerin her şeye tercihen Risale-i Nur’u yazmalarının hikmetine dairdir.
84. Sayfa 121- Masum çocuklar ve mübarek ihtiyarların yazılarının zor okunması hakkında bir Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
85. Sayfa 122- Risale-i Nur’un şakirdlerine kazandırdığı neticeler ve bu neticelere mukabil istediği hasletler hakkında Üstadımızın, Abilere yazdığı fıkradır. Risale-i Nur kendi sadık ve sebatkâr şakirdlerine iştirak-i a’mal-i uhreviye düsturuyla binler a’mal-i sâliha kazandırır; hem onbeş haftada ve bazılara onbeş günde kuvvetli iman-ı tahkikîyi kazandırır; hem ehl-i saadet ve cennet olmayı müjde eder. Bu neticelere mukabil fiat olarak, o şakirdlerden tam ve hâlis bir sadakat ve daimî ve sarsılmaz bir sebat ister. Risale-i Nur, dairesinin yakınında bulunanlardan ise enaniyeti terk etmekle talebeliğe girip eski sermayeleriyle ona kuvvet vermesini ister. Ayrıca siyaset cereyanlarından tarafgirâne adavetten kurtulmak her şeyde Rahmet-i İlahiyenin izini, özünü, yüzünü görmek ile mümkün olabilir. Risale-i Nur Taleblerine bu nazarı da kazandırır. (Bununla alâkadar 96, 122 ve 148’inci sahifelere de bakınız.)
86. Sayfa 124- Bu günlerde iki hatıradan iki ihtar. Birincisi; Âhirzamanda, ihtiyare kadınların samimî dinlerine ve kuvvetli itikadlarına tâbi’ olmayı tavsiye ettiren halet, fıtratlarında fedakârane şefkat cihetiyle, dinde bulduğu nihayetsiz şefkatperverane bir nur-u teselli ve iltifat-ı merhamet-i Rahman ve nokta-i istinad ve nokta-i istimdada ihtiyacını hissetmesidir. İkinci ihtar; Risale-i Nur’a, dünyevî ticaret veya işlerinde muvaffakıyet için müracaat edip, dua istemek ve istişare hedef ve maksad olmaması gerektiğine dairdir. Zira yılanların zehrine karşı tiryak tedarikiyle meşgul bir tek adam, sineklerin kaçırılması için yardıma çağrılmaz.
87. Sayfa 125- Gördüğü rüyâdaki üç güneşin tabirine dair Binbaşı Muhyiddin Abinin Üstadımıza yazdığı mektubudur. Binbaşı Muhyiddin Ağabeyinin Mu’cizat-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm’ı ve Keramet-i Gavsiye Risalelerini âlem-i menamda gördüğü o nuranî rüya, mezkur Âyet-i Nur’un on işaretle on parmakla gösterdiği hakikatı aynen gösteriyor. Rüyada üç güneşten biri Risale-i Nur, diğeri İsa (A.S), üçüncüsü tarikat içinde çıkacak ehl-i velayet bir zâta işarettir.
88. Sayfa 126- Isparta Nur Talebelerinin hususan Tahirî Abinin parlak yazılarıyla Kastamonu Nur Talebelerini uyandırıp kendilerine benzettiğine; hem Hafız Mustafa Ağabeyinin haber verdiği taarruz hadisesinden evvel Üstadın hiss-i kabl-el vuku’ ile hissedip mütemadiyen Kastamonu Taleberini ihtiyata sevk ettiğine dair Kastamonu Nur Taleberinin, Isparta Nur Talebelerine yazdıkları mektublarıdır.
89. Sayfa 127- Hâfız Ali’nin hastalığına dua ettiğine ve mektubunda bahsettiği Halil İbrahim sistemindeki Ahmed Feyzi’nin Üstadın şahsına karşı hüsn-ü zannının Risale-i Nur’a karşı alâkasını göstermesinden dolayı Üstadın mesrur olduğuna; hem Ahmed Feyzi’nin, mahviyeti ve tevazuu ve istedikleri pek fazla olduğuna ve mektubundaki duaları da güzel olduğundan Kastamonu Feyzi’siyle omuz omuza girdiğine; hem Hüsrev’le Rüşdü gibi, Halil İbrahim’le İnce Mehmed’e de bir ruh iki cesed nazarıyla baktığına; hem Hâfız Ali’nin mektubunda, Risale-i Nur saadet-i ebediye dükkânı ve bâki elmasları sattığından; fâni, kırık cam parçaları ondan istenilmemeli, tabirinin çok güzel düştüğüne dair Üstadımızın Isparta ve Manisa Nur Talebelerine yazdığı mektubudur.
90. Sayfa 128- Risale-i Nur’un ruhu, esası, madeni, üstadı ve güneşi olan âyetlerin bir araya gelerek toplanan Hizb-i Ekber-ül Kur’an’ın tab’ edilmesine; hem Hasan Âtıf’ın ciddiyetine; hem Hâfız Ali’nin mektubuna karşılık Kastamonu Talebelerinin, Isparta Talebelerine karşı medh-ü senalarına; hem Risale-i Nur dairesindeki şakirdlerin, istişare suretinde, risaleleri tab’etmeye başlamalarını çoktan beri beklediğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
91. Sayfa 129- Üstadın dört beş Ağabeyler ile kısa bir konuşması; Birincisi Hacı Hafız Ağabeyin üç teberrüküne; İkincisi Atıf Hasan’ın yazdığı tevafuklu Mu’cizat-ı Kur’aniye Risalesinin elinden gelse, herbir yaprağına mukabil bir lira vereceğine; Üçüncüsü Kâtib Osman’ın sadık ve hikmetli rüyasına; hem Üstadın ihtiyata teşvik etmesiyle beraber Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahü Anhü’nün iki defa “Sırran tenevverat” demesiyle, Risale-i Nur’un perde altında tenevvür ve tenvir ettiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
92. Sayfa 130- Beşinci Şuanın ele geçmesi ile olan taarruz hadisesi hem Üstadın geçen Ramazan’daki hastalığı ve Eskişehir’deki musibet gibi çok vakıalar arkasındaki inayet, zahirî sıkıntılı meşakkatli hâlâtı hiçe indirerek Risale-i Nur’un fütuhatını başka bir mecrada teshiline vesile olduğuna; hem Beşinci Şua’ın ellerine geçmesindeki kaderî hikmet onların kendi mesleklerinin iç yüzünü bildirmek ve Cehennem’e gidenin mahiyetini bilmek için olduğuna; hem za’f-ı imandan gelen tuğyan, ekser musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur dahi sadaka-yı makbule hükmünde Anadolu’ya gelecek âfât-ı semaviye ve arziyenin def’ u ref’ine vesile olduğuna; hem bu hâdisede çekilen sıkıntının, ağır şerait altında tutulan bir saat nöbet veya bir saat yapılan tefekkür-ü imaniye gibi, bir sene ibadet sevabını kazandırdığına; hem Hazret-i Ali’nin (R.A) işaretiyle ihtiyatla hareket etmek gerektiğine; hem Risale-i Nur mensublarının, şuur ve ihtiyarları haricinde birbiriyle münasebetdar olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
93. Sayfa 132- Altı Adam ve Mes’elesi; Biricisi; Marangoz Ahmed’in mektubunda Eşref namında on yaşında bir çocuğun Nurları yazmaya başlaması bu asrın manevî ve dehşetli kışında açan çiçeklere bir misal olduğuna; hem Marangoz Ahmed’in rüyasında Hz. İsa’nın (A.S.) kuvvetli sadâsını işitmek, İsevîlerden kuvvetli bir imdad Hizb-ül Kur’an’a iltihak etmeye işaret olabilir. İkincisi; Bir genç Hafızın unutkanlık hastalığına dairdir. Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’an’a bu sû’-i nazarla bazılarda sed çekilecek; Üçüncüsü; Bizlerle çok alakadar bir zât, “Ben adam olamıyorum gittikçe fenalaşıyorum, manevî hizmetlerin neticelerini göremiyorum.” demesine mukabil deriz. Bu dünya dâr-ül hizmettir, ücret almak yeri değildir. A’mal-i sâlihanın ücretleri, meyveleri, nurları berzahta, âhirettedir. Dördüncüsü; Bir zât eskide tarîkatta okuduğu evradındaki zevk ve şevkini kaybettiğini ve sıkıntı ve uyku galebe ettiğini müteessisane şekva etmesine mukabil deriz. Maneviyattan yabanileşmiş bu asırda meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı a’mal-i sâliha ve umûr-u hayriye daha kıymetli, daha sevablıdır. Beşincisi; Risale-i Nur un bir talebesi Risale-i Nur’a çalışamadığının bir sebebi derd-i maişetin ziyadeleşmesi olduğu söylemesine mukabil deriz. Risale-i Nur’a çalışmadığın için derd-i maişet sana şiddetlendi. Altıncısı; Üstadın şahsına karşı edilen hürmet ve muhabbet ve sohbetle istenen beklentilere, Risale-i Nur’un yüksek hasiyetleri ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsinin pek büyük meziyetlerinin mukabil geleceğine dairdir.
94. Sayfa 136- Ispartadaki müsadere hadisesi münasebetiyle Üstadımızın, Abilere yedi kısımda yazdığı mektubudur. Evvelâ; Müsadere edilen risaleler hangileri ve kime ait olduğuna, Sâniyen; Atabey yoluyla muhabereyi kabul ettiğine, Sâlisen; Sabri Abinin, tevafuklu yazdığı Mu’cizat-ı Kur’aniye ve Risale-i Nur hakkındaki istihracına; hem Hasan Âtıf Abinin yazdığı Mu’cizat-ı Kur’an’a Zeyil olarak ilâve edilen beş risalenin hangileri olduğuna, Râbian; Abdullah Çavuş’un yazdığı Fihristi az tashihle geri gönderdiğine, Hâmisen; Ayakta geçirdiği manevi hastalığın şifası için dua taleb ettiğine, Sâdisen; Isparta tevakkufuna karşı, Kastamonu’da inkişafat olduğuna, hem Üstadın siyaseti takib etmemesinin sebebine, hem Risale-i Nur’un hayat-ı içtimaiyeye verdiği faidelerine; Sâbian; Risale-i Nur talebelerinin ihtiyarları haricinde birbiriyle münasebetdar olduğuna dair verilen iki misaldir.
95. Sayfa 138- Hüsrev Abi ve Tahirî Abinin beşaretli mektubları ve Marangoz Ahmed Abinin rüyası ve Hâfız Mehmed Abinin çocuklara hatim duasını yapması ve Risale-i Nur’u okutmasıyla üstümüzdeki manevi ağırlıkların kalkması; hem Marangoz Ahmed Abinin rüyasının Peygamberimiz (A.S.M) ile alâkadarlığı cihetiyle o civardaki Abilerin sünnet-i seniyesinin ihyasına medar olacağına; hem Üstadın rüyayı sadıkada hilafetin reise veya hocaya verileceğini anlaması, Isparta havalisinde Risale-i Nur’un maddi mağlubiyeti içinde manevî bir galibiyeti olacağına işaret ettiğine, hem büyük makamat-ı resmiyede en mühim mesail-i İslâmiyenin medar-ı bahs olacağına; hem ehl-i hükümetin karşısında mağlup edilemeyecek bir kuvveti görmeleriyle musalaha yolu aradığına ve Reis’in Kur’an’a bir tefsir yazdırmak istemesi ve Dahiliye Vekili “Dinsiz bir millet yaşamaz” demesi ve eski fikirlerine muhalif olarak bütün fenalıkları ölen reise verip kendilerini bir derece o dehşetli hatadan kurtarmak çaresini aramaya çalışmalarına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
96. Sayfa 139- Risale-i Nur’a sû-i kasd eden ve sıkıntı veren memurlara, Üstadın Isparta medresesi hatırına beddua yerine ıslah ve hüsn-ü akıbetleri için dua ettiğine; hem Eski Said’in Habbe, Katre, Şemme, Hubab gibi Arabî risalelerinin Risale-i Nur’un çekirdekleri hükmünde olduğuna; hem İşarat-ül İ’caz’ın, Risale-i Nur’da mühim bir mevki aldığına; hem her iki Said’in iştirakiyle Lemaat risalesinin Risale-i Nur’a girebileceğine; hem ilm-i mantık noktasında Ta’likat ve Kızıl İcaz’ın Nur şakirdlerinin âlimler kısmına göstermeye lâyık olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
97. Sayfa 140- Endişeli bir suale ve cevabdır. Şöyle ki; Âhirzamanda açlığın ehemmiyetli bir rol oynayacağı rivayetlerden anlaşıldığına; hem açlık musibetinin en ehemmiyetli sebebi; küfran-ı nimet ve şükürsüzlük ve nimet-i İlahiyenin kıymetini takdir etmemek olduğu ve buna karşı Nur talebelerinin vazifesi; bu musibetli açlığı, vesile-i iltica ve nedamet ve teslimiyet yapmağa çalışmak, zaruret bahanesiyle, asayişi bozacak hadiselere meydan vermemek, zengin ve ehl-i maaşın açlara merhamete gelip zekatla yardımlarına koşmaları gerektiğini ders vermek, nefsini güzel yemeklerle şımartarak serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevkedip sarhoş eden gençlere dahi, Risale-i Nur’un irşadıyla yol göstermek, ehl-i ibadet ve salahatın dahi, manen müşterek olan erzak-ı umumiyeden helâl olmak için mikdar-ı zaruret derecesine kanaat ediyorum diye, bu mecburî belaya bir riyazet-i şer’iye nazarıyla bakmakları gerektiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
98. Sayfa 142- Hâfız Mehmed Abinin zayi’ olan kitablarına mukabil umumunun talebeler tarafından yazılacağının taahhüdüne; hem Hafız Ali Abiye tahkikata gelenlerin, “Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risale-i Nur şakirdleri kâğıdı bitirdiler” demelerine; hem Mehmed Zühdü Abinin kitablarının iade edildiğine; hem Risale-i Nur, te’lifinin tevakkuf etmesinin hikmetini soran Sabri Abiye, te’lifin ihtiyarımızla olmadığına, hem Risale-i Nur şakirdlerinin te’liften hisseleri kalmak için, bazı ehemmiyetli esbab ve ârızaların mâni’ olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
99. Sayfa 143- Bir tek Tesettür Risalesi’yle yüzyirmi adamı tevkif edenlerin, yüzotuz risale ile bir tek adamı tevkif edemediklerinin sebebi; Nur Talebelerinin ihlas ve metaneti olduğuna; hem Tahirî Ağabeyin, Hizb-ül Ekber ve Virdi A’zamın tab’ı için İstanbul’a gitmesini Üstadımızın tebrik edip muvaffakiyetine dua ettiğine; hem İstanbul dostları münasebetiyle, Üstadımızla görüşmek isteyen meşhur bir İstanbullu vaize, zaman cemaat zamanı olduğundan Risale-i Nur hizmetine girmesi için yaptığı davete dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
100. Sayfa 144- Hüsrev, Rüşdü, Re’fet, Hâfız Ali Abilerin askerlikten ne vakit geleceklerini merak ettiğine; hem Risale-i Nur dairesine birinin birisini getirmesine binaen bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, sarsılmaz bir sadakat ve kırılmaz bir metanet istediğine; hem Isparta kahramanlarının gösterdikleri metanetin birinci sebebi: Kuvvet-i imaniye ve ihlas hasleti, İkinci sebebi: Cesaret-i fıtriye olduğuna dair. Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur.
101. Sayfa 145 Üstadımızın Tahirî Abide, bir Lütfü, bir Hâfız Ali, bir Hüsrev ve bir genç Said müşahede ettiğine; hem Üstada karışık bir siyasetçi gibi bakmalarının nedenine dair Kastamonu şakirdleri tarafından sorulan suale Üstadımızın yazdığı cevabî mektubudur. Üstadımızın, iman ve âhiret derslerinden başka meşgalesi olmayıp dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye ve siyasete bakmadığı halde, Üstada bir siyasetçi gibi bakmalarına dair iki esastan birincisi; Risale-i Nur ise, hayatı içtimaiyeye baktığı vakit hürmet, merhamet, helal-haramı bilmekle itaat esaslarını temin etmesinden, ehl-i zabıtanın memnun olması gerektiği halde, âlem-i insaniyette ve İslâmiyette üç muazzam mes’ele olan iman ve şeriat ve hayata dair vazifelerin bütünüyle alâkadar tevehhüm etmeleridir. İkincisi; Enaniyetten ve benlikten ve şan ü şeref namı altındaki riyakârlıktan kaçmayı bir düstur ittihaz eden Risale-i Nur mesleğinden, ehl-i hükûmet, ehl-i idare ve zabıtanın evhama düşüp Mehdilik dava edeceğini tevehhüm etmeleridir. (Bu mevzu’yla alâkalı sahife 90 ve 189’a da bakınız.)
102. Sayfa 147- Tevkif edilen Isparta Nurcularından Hafız Mehmed’in beraat etmesiyle hâsıl olan Risale-i Nur’un mânevî galebesinin bütün ehl-i imanı sevindirdiğine; hem geniş bir fütuhata zemin hazırladığına; hem bir tek Tesettür Risalesi’yle yüzyirmi adamı tevkif edenlerin, yüzotuz risale ile bir tek adamı tevkif edemediklerinin sebebi; Nur Talebelerinin sadakatı ve ihlası ve metaneti ve tesanüdü olduğuna dair Üstadımızın, Abilere yazdığı tebrik mektubudur.
103. Sayfa 147- İki mes’ele münasebetiyle Üstadımızın, Abilere yazdığı şuhur-u selâse tebrikidir. Evvelâ: Zalimler düşmanane taarruzdan vazgeçip, dostane hulûl ederek, has talebeleri memuriyet ve terfilerle Risale-i Nur hizmetinden geri bırakmak istemelerine dairdir. Sâniyen; Hüccetullah-il Bâliğa Risalesinin ilk beş hüccet-i imaniyesinin daktilo ile çoğaltılıp yeni hurufla basılmasına manevî izin verilmesiyle lise mektebine tesirle bir nur girdiğine dairdir.
104. Sayfa 148- Takva ve amel-i sâlihin tarifine ve her zaman def’-i şer’in, celb-i nef’a racih olduğuna; hem takva içinde bir nevi amel-i sâlih olduğuna; hem Risale-i Nur şakirdlerinin en mühim vazifeleri, takva olduğuna; hem sedd-i Kur’anînin tahribine karşı Risale-i Nur gibi bir tamircinin mukavemet edebileceğine; hem takva kal’asına kuvvet vermek için iştirak-i a’mal-i uhrevî düsturuyla, herbir talebenin a’mal-i sâliha defterine dualarla yardım etmek gerektiğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı fıkradır. Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i sâlih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. (Bununla alâkadar 96, 122 ve 148’inci sahifelere de bakınız.)
105. Sayfa 150- Merakla hadiselere bakmaya dair iki mes’ele münasebetiyle Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubudur. Biricisi: Rusya’nın Kafkas’la ittisali hadisesine Üstadımızın alâka göstermesine binaen kalbine gelen manevî ihtara dairdir. Zira Küre-i Arz’da çarpışan, cereyanların, İslâmiyete ve Kur’an’a ve Risale-i Nur’a ve mesleğimize tarafdar olmak ihtimali dahi olsa tarafgirlik hissiyle onların zulmünü hoş görmek ve hadiseler neticelenmeden fikren takib etmek zulümdür. İkincisi: İslâm ismi altındaki zındık bir herifin, zahiren Türkçülük lehinde, fakat hakikatta Kur’an ve Peygamber’in (A.S.M.) hâlâtından medar-ı tenkid noktaları göstermekle Müslümanlara zarar vermek için yazdığı kitaba, Risale-i Nur’u görenlerin de merak edip bakarak safi kalblerini bulandırmasından, Nur’un kahraman şakirdleri müteyakkız davranarak faaliyetlerini ziyadeleştirip bu duruma ehemmiyet vermekle halkları meraklandırmaması gerektiğine dairdir. (Bununla alâkadar üç-dört parça 37, 117, 150 ve 207’nci sahifelerdedir.)
106. Sayfa 152- Zındıkanın desiseleriyle tesanüdü bozmağa çalışmalarına mukabil ihtiyatla beraber dualarla birbirimize yardım edip arkamızdaki kudsî kahramanların verdiği kuvvey-i maneviye ve cesaretle mukabele etmek gerektiğine; hem Risale-i Nur’un kurtulmasına vesile olan başta Burhan Abi ve mahkeme reisine ve alâkadar olanlara dua ettiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
107. Sayfa 152- Daha evvelce İstanbul’da tab’ edilen Lemaat’ın, ehemmiyetine binaen Mu’cizat-ı Kur’aniye zeyilleri içine dercinin münasib görüldüğüne; hem Abilerin güzel yazılarına, hanımların yaptığı cildlerle bir güzellik daha kattığına; hem Isparta hanımları gibi Kastamonu’da da fedakâr hanımların var olduğuna dair Üstadımızın Abilere Leyle-i Mi’raç ve Beraat münasebetiyle yazdığı tebrik mektubudur. Lemaat içinde Îcaz ile beyan İ’caz-ı Kur’an serlevhalı parça bir hârikadır.
108. Sayfa 154- Risale-i Nur’un fütuhatını gören ehl-i dalaletin dinsizlik taassubu ile değil korku cihetiyle iliştiğine; hem Hâfız Ali Abinin yüksek duası onun sadakatini gösterdiğine; Ramazanda uhrevî sa’ylerinden zekat miktarınca verilmesine; hem talebelerin derd-i maişet hastalığına karşı iktisad düsturuyla mukabele etmeleri gerektiğine dair Üstadımızın Abilere Leyle-i Beraat ve Ramazan münasebetiyle yazdığı tebrik mektubudur.
109. Sayfa 155- Hizb-ül A’zam-ı Kur’anîyi beklediğine; hem Hasan Âtıf Abinin yazdığı mektubunda İhlas Risalesinin sırrını ve düsturlarını yerleştirmeye çalıştığına; hem Risale-i Nur’un gençlere gösterdiği istikamet, iffet ve ittiba-ı sünneti seniye yolunun anlaşılması için gençler ikaznamesine bir tetimme olarak “Tehlikeli bir vaziyette bulunan gençlere bir ihtarname” namında fıkranın gönderildiğine dair Üstadımızın Abilere Ramazan tebriki münasebetiyle yazdığı içinde güzel bir dua bulunan mektubudur.
110. Sayfa 156- Üstadımızın Abilere gönderdiği gençler ikaznamesinin bir tetimmesidir. Hayat ve gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak isteyen gençlere Gençlik tehlikesine karşı, gençliğin geçici olduğunu; Hayat tehlikesine karşı, hayatın iman dairesinde lezzetle geçebileceğini; Hevesat tehlikesine karşı gençliğin geçici olduğunu zehirli bir bal hükmünde olan hevesat-ı gayr-ı meşruayı terk etmekle saadet-i ebediye elde edileceğini ve ölümün hakikatını nazara vermekle bu tehlikelerden sakındıran tesirli bir ihtardır.
111. Sayfa 159- Birinci Şua namında İşarat-ı Kur’aniye Risalesine Şeyh Fehmi’nin bir tilmizi olan ihtiyar bir zâtın yaptığı itiraz münasebetiyle Üstadımızın Abilere yazdığı bir fıkradır. Ehl-i hakikat ittifaktaki kuvveti düşünmeyip Risale-i Nur’un hizmetine fütur verecek bir tarzda itiraz ettiğine; hem Risale-i Nur’daki hakaiki imaniyeye dair mes’elelerin Avrupa dinsiz feylesoflarını dahi teslime mecbur ettiğine; hem: Eskişehir hapishanesinde “Risale-i Nur’u Kur’an kabul eder mi?” suali karşısında Kur’an’dan gelen istimdadla Birinci Şua’daki otuzüç âyatın istihraç edildiğine; Bu risaleye itiraz eden ihtiyar zâtın duasıyla ve nasihatlarıyla yardım etmesi gerektiğine; Râbian dehşetli dalalet hücumuna karşı galibane mukavemet eden Risale-i Nur, Üstadın hüneri olamayıp Kur’an-ı Hakîm’in bu zamanda bir mu’cize-i maneviyesi olarak rahmet-i İlahiye tarafından ihsan edildiğine dairdir. (Bu mevzuyla alâkalı 182 ve 190’daki mektuba da bakınız.)
112. Sayfa 163- Lemaât’tan Fatiha’nın âhirinde işaret olunan üç yolun beyanı.
113. Sayfa 165- Lemaât’tan; Hakikî bütün elem dalalette, bütün lezzet imandadır. Hayal libasını giymiş muazzam bir hakikat
114. Sayfa 171- Lemaât’tan; Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an.
115. Sayfa 177- Lemaât’tan; Tevhidin iki bürhan-ı muazzamı ve Sure-i İhlas’ın bir nükte-i i’caziyesi
116. Sayfa 181- Mübarek Ramazan’ın Leyle-i Kadir sırrınca seksen üç sene bir ömrü baki kazandırdığına; hem sırr-ı ihlâs ile tesanüd ve iştirak-ı a’mali uhrevî düsturuyla nun-u mütekellim-i maalgayr sigasıyla herbir kardeşin birbirine ettiği dualarla bu manevî kazanca umumun hissedar olacağına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubdur. (Leyle-i Kadir’e dair K.L. 91’de ki duaya, K.L. 94’deki parçaya ve K.L. 263’deki Sâniyene de bak.)
117. Sayfa 181- Tahirî Abi, Vird-ül A’zam-ı Kur’anîyi tab’ etmekle Mu’cizatlı Kur’an-ı Hakîm’in ve kerametli Risale-i Nur’un tab’larında matbaada görülmemiş bir çığır açıp sevab kazandığına; ve kazandığı sevaba delil olarak Tahirî Abinin hattının matbu’ hatta çok benzediğine dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubdur.
118. Sayfa 182- Risale-i Nur’a gelen itiraz ve tecavüzler sebebiyle Ramazan’da dünyaya bakmak zorunda kaldığına; hem ihtiyar adamın itirazının Risale-i Nur’un İstanbul’da fütuhatına vesile olduğuna; hem hocaları ve sofuları Risale-i Nur’dan çekindirmek için “Said yanında başak bir kitab bulundurmuyor. Demek onları beğenmiyor.” ithamına karşı yapılan izahata dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubdur. İtirazlara Üstadın cevabı: Binler mütecaviz var. Vaktimiz dar. En son silâh, mitralyoz gibi Risale-i Nur bürhanlarını gördüğümüzden, mecburiyetle ona sarılıp iktifa ediyoruz. (Bu mevzuyla alâkalı 159 ve 190’daki mektuba da bakınız.)
119. Sayfa 183- Latif bir tevafuk; Âtıf Abinin mektubu, Üstadın yazdığı mektub gibi aynı başlıkla başlaması ve Âtıf Abinin cazibedar esrar-ı tevafukiyeden yüzünü çevirip tekrar Risale-i Nur neşrine sarılmasından dolayı mesrur olduğuna; hem Sıddık Süleyman Abinin sadakatini unutamadığına dair Üstadımızın, Abilere yazdığı mektubdur.
120. Sayfa 184- Riyaya dair Üstadımızın, Abilere yazdığı Üç Noktadır. Birinci Nokta: Farz ve vâciblerde ve şeair-i İslâmiyede ve Sünnet-i Seniyenin ittibaında ve haramların terkinde riya giremez. İkinci Nokta: Riyaya insanları sevk eden üç esbabdan birincisi, zaaf-ı imandır. İkincisi, Hırs u tama’dır. Üçüncüsü, hırs-ı şöhret ve hubb-u cah ve emsaline tefevvuk etmek gibi hislerdir. Üçüncü Nokta: Vazife-i diniye itibariyle nasa hüsnü kabul ettirmek için, o makamın iktiza ettiği yüksek tavırlar ve vaziyetler hodfüruşluk ve riya sayılmaz ve sayılmamalı.
121. Sayfa 185- Küçük Hüsrev Feyzi’nin bir istihracıdır. Sure-i Zümer’de inşirah-ı sadra dair âyet-i azîmenin hesab-ı ebcediyle Risale-i Nur fatihası olan İşarat-ül İ’caz tefsirine başladığı (1329) veya (1328) tarihiyle tercümanına işaret ettiğine; hem Sure-i Maide’nin ondördüncü âyeti ile Sure-i Nisa’nın âhirindeki âyet (1366) tarihiyle Risale-i Nur’a işaret ettiğine dairdir.
122. Sayfa 189- Hoca Haşmet’in Üstad hakkında ziyade hüsn-ü zannını ta’dil etmek münasebetiyle Abilerin yazdığı bir mektubdur. Bu hüsn-ü zanna dair Üstadımız diyor ki: Hazret-i Mehdi ve cemaatindeki şahs-ı manevînin üç mühim vazifesinden en mühimi iman ve diğer iki vazife şeriat ve hayattır. Risale-i Nur ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsi, hakaik-i imaniyenin muhafazasında tecdid vazifesini yapmakla zındıka ve dalalet hücumuna karşı tam mukabele ettiğinden Üstadın şahsını medar-ı nazar etmemek gerektir. (Bu mevzu’yla alâkalı sahife 90 ve 145’e de bakınız.)
123. Sayfa 190- Gıybet âyetinin ihbar-ı gayb nev’inden işaret ettiği lem’a-i i’caziyeye dair Üstadımızın Abilere yazdığı bir fıkradır. Gıybet âyetinin hesab-ı ebcedisi (1361) tarihine bakmakla aynı tarihte ihtiyar bir zâtın yaptığı itirazın, ihbar-ı bilgayb nev’inden Kur’an’ın lem’a-i i’caziyesini tevafuk suretiyle gösterdiğine; hem yapılan gıybetin şenaatinden dolayı Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın kasden işaretine medar olduğuna dair üç emare gösterilmiştir. (Bu mevzuyla alâkalı 159 ve 182’deki mektuba da bakınız.)
124. Sayfa 192- Üstadımızın Abilere yazdığı üç noktadır. Birinci Nokta: İstanbul’daki gıybet hadisesindeki beşerin zülmu altında kaderin adaleti ve rahmet vechinin ne olduğuna dairdir. İkinci Nokta: Bu dehşetli ihtikardan çıkan kahtu galâ ve açlık ve zarurete karşı Risale-i Nur talebelerinin iktisad ve kanaatle mukabele etmeleri gerektiğine dairdir. Üçüncü Nokta: İki meseledir. Birincisi Mehmed Feyzi Abinin yazdığı istihraca dair Hoca Sabri Abinin yazdığı mektubun ta’dil edilerek Lâhikaya girebileceğine dairdir. İkincisi gıybet hadisesi münasebetiyle eski Fetva Emini Ali Rıza Efendinin, Üstadı Sultan-ül Ulema’nın bir kıssası ile müdafaa etmesine dairdir.
125. Sayfa 195- Ehl-i velayet, gaybî olan şeyleri bildirilmezse bilemeyeceğinden zahir-i şeriata muhalif ve hatası zahir bir içtihad ile hareket etmemek şartıyla iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkar etmekle makamlarından sukut etmediklerine; hem bu sırra binaen öfkeyi yutup afvetmek, ehl-i iman muarızların reislerini çürütmemek, haklı fakat zararlı hiddet etmemek, ehl-i ilhadın eline delil vermemek gerektiğine; hem yalnız kendilerini müdafaa için musalahakârane, medar-ı itiraz noktaları izah etmek ve cevab vermek ve hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisil ile karşılamamak gerektiğine; hem Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi “Ferid” makamına mazhar olduklarından bir itiraz kutb-u a’zamdan dahi gelse; Risale-i Nur şakirdleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u a’zamın itirazını iltifat ve selâm suretinde telakki etmesi gerektiğine; hem âhiretin bilindiği halde, dünyanın âhirete severek tercih edildiği bu dehşetli zamanda, Nur Talebelerinin hadsiz bir metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşıması gerektiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı bir fıkradır.
126. Sayfa 197- Risale-i Nur’un intişarına ve fütuhatına karşı gelen biri semavî, biri arzî iki musibete mukabil gelen inayeti İlahiyeye dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubdur. Arzî musibet, Risale-i Nur’un intişarına sed çekmek için has talebelerine başka meşgaleler bulmaktır. Semavî musibet ise, ihtikâr ve hayat şeraitinin ağırlaşması neticesinde Risale-i Nur talebelerinin neşir vazifesini bırakmaya mecbur olmasıdır. Bu musibetle gelen tevakkufa mukabil inayet-i İlahiye, İstanbul uleması arasında Risale-i Nur’un intişar etmesiyle imdada yetişmiştir.
127. Sayfa 199- Risale-i Nur’un mazhar olduğu, Birinci Şua’ın Dördüncü âyetinde bahsi geçen “Seb’a-l Mesanî” cilvesine; hem Isparta’da Risale-i Nur’un ders ve neşrine iki köşkünü bir zaman tahsis eden Şükrü Efendi’nin, vefat eden evlâdları Hayrünnisa ve Hayati’nin taziyesine; hem Sabri Abinin haber verdiği Veli Efendi’nin vefatına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubdur. Risale-i Nur’un isbat etmekle cilvesine mazhar olduğu “Seb’a-l Mesanî”, altı rükn-ü imaniye ile beraber esas-ı ubudiyeti de (İslâmın beş rüknü olan savm, salât, hacc, zekat, kelime-i şehadet ve güzel ahlâkın esasları gibi) içine alan hakikat-ı İslâmiyet’in esaslarıdır.
128. Sayfa 200- Isparta ve havalisi kahramanlarının gösterdikleri metanetin başka yerlere de hüsn-ü misal olduğuna; hem Hüsrev Abinin yazdığı Mu’cizat-ı Ahmediye’nin ve mu’cizeli iki Kur’an’ın çok ellerde gezmekle sevab kazandırdığına; hem Kur’an’ın yakında tab’a girmesiyle âlem-i İslâm’ın duasına mazhar olacağına; hem Hâfız Ali Abinin İslâmköyü’ndeki hocalara muhabbete ve dostluğa karar vermesinden dolayı onu tebrik, hocalara da dua ettiğine; hem Santral Sabri Abinin vefat eden validesine taziyede bulunduğuna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubdur.
129. Sayfa 201- Her bir şakirdin, hizmetinin dercesine göre kalbinde, bedeninde, dimağında, maişetinde bir inkişaf, inbisat, ferahlık, bereket göründüğüne; hem İmamı Şafi’nin (R.A), talebe-i ulûmun rızıklarında vüs’at ve bereket olmasından dolayı rızıklarına kefil olduğuna; hem şimdiki açlık ve kahta mukabil en iyi çare, şükür ve kanaat ve Risale-i Nur talebeliğine tam sarılmak olduğuna; hem her bir şakirdin vazifesi yalnız kendi imanını kurtarmak değil; belki başkalarının imanını da muhafaza etmek olduğuna; hem ehl-i takva, ehl-i ilme karşı dostane davranıp eğer enaniyetli ve hodfüruş iseler, şakirdlerinin salabet ve metanetlerine ilişecek bir tarzda dairenin içine sokulmamasına; hem Kastamonu’da baba, oğul; Ahmed Nazif, Salahaddin Abilerin Risale-i Nur’un neşrinde ikiyüz adam kadar çalıştıklarına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubdur.
130. Sayfa 202- İhtiyatsızlık yüzünden gelen taarruza karşı, çekinmeyerek ihtiyatla hareket etmek gerektiğine dair Salahaddin Abinin bir Abiye yazdığı teselli ve tenbih mektubudur. Mektubda hizmetin kudsiyeti, hem hizmetin neşri hususunda İmam-ı Ali’nin (R.A.) sırran tenevverat emri, hem hizmetin himayesi için Gavs-ı A’zam (K.S.) ve İmam-ı Ali’nin (R.A.) Hâfız-ı Hakikîye dua etmeleri, hem Risale-i Nur talebeleri birbirinin ibadetinden hissedar olduklarından, daimî virdleri olan şifa âyetleriyle şifa bulacaklarını izah etmektedir.
131. Sayfa 204- “Karadağın bir meyvesi” Üstadımız 31/Mart/1358 tarihinde, Kastamonu’da Karadağ başına çıkarken “İnsanların, hususan Müslümanların bu teselsül eden helâketleri ve hasaretleri ne vakitten başladı, ne vakte kadar devam eder?” suali hatırına gelmesine binaen Sure-i Ve’l-Asr’dan kalbine ihtar edilen manevi cevaba dair Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır. İnsanların hüsrana düştüğünden bahseden âyetin (şedde ve tenvin sayılır) makam-ı cifrîsi 1324 tarihini gösterdiği gibi; iman ve a’mal-i sâliha’ya dair âyetin dahi makam-ı cifrîsi 1358-1359 tarihini göstermektedir. Bu fıkrada iman ve a’mal-i sâliha sebebiyle Âlem-i İslâm’ın, İkinci Harb-i Umumî’ye girmediğinden; hem fakirlerin oruçtan ve zenginlerin zekattan ihtikar etmelerinin, açlık ve kahtı sebebiyet verdiğinden; hemde Risale-i Nur sebebiyle Anadolu’nun bir meydan-ı harb olmadığından bahsedilmektedir.
132. Sayfa 205- Karadağ meyvesine bir haşiye olarak Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır. Asr Suresinin makam-ı cifrîsi, bir vecihle 1358 tarihini göstermekle Risale-i Nur hizmetine işaret ettiği gibi, diğer bir vecihle de 1560 veya 1561 tarihini göstermekle bu hizmetin ne kadar devam edeceğine işaret etmektedir. Hem Fatiha’nın âhirinde 1547 veya 1577 tarihiyle nimete mazhar taifenin son zamanlarına işaret etmektedir. Hem Lâ tezalü taifetün Hadisinin üç cümlesi 1500, 1506 ve 1545 tarihini göstermekle âhirzamandaki taife-i mücahidînin son zamanlarına, gâlibane ve mağlubane devirlerine işaret etmektedir.
133. Sayfa 206-Risale-i Nur Talebelerinin hıfz ve inayet altında olduklarını gösteren bir kaç hadiseye dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Hadiseler; Isparta’nın Eski Said’in çok zaman tahakkukunu takib ettiği Medreset-üz Zehra hükmüne geçtiğine, hem Üstadın Isparta’yı nahiyesi İsparit hükmünde gördüğüne; hem Ispartalıların Üstadla ve Risale-i Nurla çok alâkadar olduğuna; hem Risale-i Nur’un fütuhatına karşı tecavüz edilmesinin açılık belasını netice verdiğine; hem Risale-i Nur’un intişar etmesinin Barla’da ve Isparta’da yağmurun bereketle yağmasını netice verdiğine diardir.
134. Sayfa 207- Biri siyasî, diğeri âhirzamana dair iki suale Üstadımızın verdiği cevabî mektubudur. Birinci Sualin cevabı: Risale-i Nur’un intişarı ve hizmeti ve âlem-i İslâmiyetin menfaati noktasında dahi olsa geniş siyasi daireleri, harb boğuşmalarını takib etmenin tarafgirlik hissi vermesinden zararlı olduğuna; Zira bu boğuşmalar hak ve hakikat ve din ve adalet hesabına olmayıp, inad ve asabiyet-i milliye ve menfaat-i cinsiye ve nefsin enaniyetine dayandığından nifak hasiyetiyle her tarafa döner. İkinci Sualin cevabı: Âhirzamandaki sırat-ı müstakim ashabı teifenin bir ferdi, Risale-i Nur’un has şakirdleri olduğunun sebebi ise; Risale-i Nur’un, yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur’aniyenin muammalarını hall ve keşfetmekle yaptığı hizmetidir. (Bununla alâkadar üç-dört parça 37, 117, 150 ve 207’nci sahifelerdedir.)
135. Sayfa 209- İşarat-ı Kur’aniye Risalesinin tab’ına dair kararı Tahirî ve Hâfız Mustafa Abilere havale ettiğine; Küçük Ali Abinin manidar fıkrasının iyi olduğuna; hem gençlere ait üç-dört dersin el makinasıyla, mümkünse eski hurufla, değilse yeni hurufla çoğaltılmasına; hem bu sene bayramın Cuma gününe rast gelmesiyle hacc-ül ekber olduğuna dair Üstadımızın Bayramı tebriki münasebetiyle Abilere yazdığı mektubudur.
136. Sayfa 210- Hâfız Ali Abinin Dokuzuncu Şua’ın Mukaddeme-i Haşriyesin’den sonraki dokuz bürhan-ı haşriyeyi Üstadımızdan istemesine mukabil Resail-in Nur’un mesailinin; ilim ile, fikir ile, niyet ile ve kasdî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile olduğuna; hem Risale-i Nur’da iman-ı billah ve iman-ı bilyevm-il âhir olan iki kutb-u imanînin, tam birbirine müsavi gelecek bir derecede isbat edildiğine; hem bu dokuz berahinin ileride bir veya birkaç şakird tarafından te’lif edileceğine dair. Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
137. Sayfa 212- Risale-i Nur’a gelen taarruzdan ötürü tevakkuf neticesinde risalelerin eski hatta yeni hurufla bile matbaalarda tab’ edilmemesi arkasında görünen inayet ve rahmete dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Hırs ve ihtikar neticesinde zekatın verilmemesinden ötürü açlığın baş göstermesiyle kaderin adalet ettiğine; hem bu sene Risale-i Nur matbaayla neşredilseydi herkes midesini düşünmesinden ya kıymeti anlaşılamayacak yada dünya menfaatine âlet edileceğine; hem yeni hurufla tab’ına izin verildiği halde matbaacıların tab’ etmeyerek sevabından mahrum kaldığına; hem şimdiye kadar olduğu gibi eski hurufla elle yazanlara sevab kazandırdığına dairdir.
138. Sayfa 213- İşarat-ı Kur’aniye ve üç Keramet-i Aleviye ve Keramet-i Gavsiye risaleleri hakkında Sikke-i Gaybiye Mecmuasına giren bir tembih ve bir ihtara dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Üç noktadır. Birincisi; Sikke-i Gaybiye’nin ehass-ı havassa mahsus olup herkese gösterilmemesi gerektiğine; İkincisi Sikke-i Gaybiye’nin binler emareler ve îmalarla Risale-i Nur’un makbuliyetine gaybî imza bastığına; Üçüncüsü Sikke-i Gaybiye’nin hepsinin anlaşılması ve umumunun okunması gerekmediğine dairdir.
139. Sayfa 213- Kâtib Osman, İbrahim, Nur fabrikası sahibi Hâfız Ali, Hulusi-i Sâni Sabri Abiden gelen mektublardan müferrah olduğuna; hem Hüsrev Abinin yakında gelmesi tebşirine; hem Rüşdü Abinin yanına gelmek istemesine binaen bu ameliyât-ı dahiliye hengamında gelmemesi gerektiğine; hem Hâfız Mustafa Abiye verdiği gençlere ait dört beş parçanın Rüşdü Abi tarafından eski veya yeni hurufla tab’ı teşebbüsüne; hem Hâfız Ali Abinin kemâl-i ihlası ve irtibatını tebrik ettiğine; Hem İbrahim Abinin gördüğü rüya hakkında bereketli mektubundan mesrur olduğuna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
140. Sayfa 214- Mecmua-i İşarat’taki mektubar gibi bu zamandaki dehşetli fırtınalar dahi Risale-i Nur’un hakkaniyetini ve ehemmiyetini bir imza-yı gaybî hükmünde isbat ettiğine; Hem İsa Aleyhisselâm’ın beşaret verdiği tesellicinin Ahmed Aleyhissalâtü Vesselâm ve elindeki Kur’an olduğunu bu asırda isbat edenin, hakaik-i imaniyenin yüzer tılsımlarını keşf ve izah edip usandırmamayan Risale-i Nur olduğuna (Bu konu ile alâkadar K.L. sayfa 26’daki mektuba ayrıca bakılabilir.); hem dar dairede görünen Nur’un geniş daireye, geniş dairede zındıkların yediği tokatların dar daireye tatbik edilmesinin hikmetine; hem Risale-i Nur kat’î bürhanlara istinaden ders verdiği imanî hükümlerin hakikat çıktığı halde, işarat-ı tevafukiye ve sünuhat-ı kalbiyeye itimaden haber verdiği dünyevî mesail-i istikbaliyenin tabir ve tevile muhtaç olmasının hikmeti o gibi gaybî hakikatların suretinin vukuundan sonra bilinmesi olduğuna; hem dehşetli fırtınalarda sarsılmayan Hüsrev, Re’fet, Rüşdü Abilerden birinin anılmasıyla diğerlerinin hatıra geldiğine; hem Re’fet Abinin bir araya geldiklerinde Sözleri okumasından ve Rüşdü Abinin mektubunda merak ettiği noktaları beyan etmesinden dolayı mesrur olduğuna; hem Ahmed Nazif Abinin yazdığı Ondokuzuncu Mektub’daki 9833 aded tevafuka dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
141. Sayfa 217- Risale-i Nur veya şakirdleri aleyhinde çalışanlara gelen tokatlardan üçüne dair Emin ve Feyzi Abilerin yazdıkları fıkradır. Birincisi: Dünya servetinin hatırı için toplanıp, münafıkane tedbir kuranlardan üç-dört adamın haneleri ve birinin de dükkânının yanmasıdır. İkincisi: Risale-i Nur Talebelerini hapse sokmak isteyen dessas bir casusun kendisinin iki sene hapiste kalmasıdır. Üçüncüsü: Nurların ve şakirdlerden bir rüknün aleyhinde bulunan mütecaviz bedbaht adamın meyhanede çatlayarak ölmesidir.
142. Sayfa 218- Risale-i Nur Talebelerinin hizmetteki derecelerine göre teshilat ve tevafuk suretinde gördükleri inayetlerden üçüne dair Hafız Tevfik, Feyzi, Emin, Hilmi, Kamil Abilerin yazdıkları fıkradır. Birincisi: Risale-i Nur’a ait üç hizmetin görülmesine ihtiyaç varken o hizmetleri görecek üç kişinin gelmesidir. İkincisi: Hâfız Ahmed Abinin iki sene evvel istinsah edilmesi için verdiği kitaplarını almak için Üstadın yanına gittiği aynı gün kitaplarının geri gelmesidir. Üçüncüsü: Hane sahibesi Hayriye Hanım ve İstanbul’a giden Hayri Abi ile alâkadar tevafukatlardır.
143. Sayfa 220- Rikkat-i cinsiye ve şefkati nev’iye cihetinden biçarelere gelen elemlere Hâlık-ı Kerim ve Rahîm’in merhamet ve hikmet ve adaleti ve rububiyeti noktasında bakmak gerektiğine; (Şefkat-i beşeriyeye dair mektublar 75, 111 ve 220’nci sahifelerdedir.) hem büyük zâtların felekten ve zamandan şikayetleri hikmet ve rahmeti ittiham için olmayıp istediği halin tahakkuku için hikmet-i ezeliyenin düsturuyla tanzim olunan âlemin mahiyetinin müstaid olmadığı ve inayet-i ezeliyenin pergeliyle nakşolunan feleğin kanununun müsaid olmadığını ifade etmek içindir. Hem maddî ve manevî kış ve zelzele gibi hâdiselerin arkasındaki yüzer hayırlı neticeler bir tek zararlı netice için terkedilmediğine; hem dünyada istenen cama mukabil âhirette elmas verildiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
144. Sayfa 221- Risale-i Nur’un kelimat ve hurufatında tevafuk olduğu gibi Risale-i Nur’a ve Üstadımıza ait hadisattaki efval ve akvalde dahi tevafuk bulunduğuna dair Emin ve Feyzi Abilerin yazdığı fıkradır. Şöyle ki, hane sahibesine haber gönder dediği vakit dört aydır gelmeyen hane sahibesinin gelmesi; Emin ağabeyinin ismi geçtiği aynı aynda müteaddid defalar Emin Abinin gelmesi; Hem tarhana, tereyağı ve çöreğin bittiği aynı günde istemeden yerine gelmesi gösteriyor ki Risale-i Nur’a temas eden harekât ve ef’alde dahi inayet ve iltifat-ı rahmeti gösteren tevafukat vardır.
145. Sayfa 222- Hâfız Ali ve Tahirî Abinin matbaada neşriyat yapılmasına ve teksir edilen kitabların isimlerine dair sordukları iki suale Üstadımızın yazdığı cevabî mektubudur. Birincisi nazlanan matbaacılara lüzum olmayıp Nazif Abi gibi el makinasıyla teksir edilmesine; İkincisi Hâfız Mustafa Abiye verilen geçlere ait üç dört mes’elenin dahil olduğu kitabın adı Gençlik Rehberi ve diğer iki risalenin adları da Hüccetüllah-il Baliğa ve Sikke-i Tasdik-i Gaybî olabileceğine; hem Arabî Vird-ül Ekberde sahifenin kenarına, Âyet-ül Kübra ve Yirminci Mektub’da izah ve tercüme edildiği hakkında haşiye yazılmasına dairdir.
146. Sayfa 223- Maddî ve manevî kıştaki galâ ve varlık içinde kaht ve derd-i maişet zaruretine karşı Risale-i Nur Talebelerinin iktisad ve kanaat ile mukabele edip birbirlerini tenkid etmemesi gerektiğine; hem Risale-i Nur’un hizmetine hasr-ı vakit eden rükünlere ve çalışanlara zekatla yardım edilebileceğine fakat hırs ve tama’ ve lisan-ı hal ile istememeleri gerektiğine; hem arasıra İhlas’ı ve İktisad Lem’alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte Risalesi’ni beraber okumak gerektiğine; hem Müdafaa Risalesindeki “Isparta muhbirleri” unvanını “mülhid zalimler” olarak değiştirilmesine; hem Tahirî Abinin yazdığı Müdafaat Risalesinde Ankara’daki haleti ruhiyeden bahseden Yedinci Ricanın sehven Sekizinci Rica olarak yazıldığına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
147. Sayfa 224- Sure-i Fil’in meşhur ve tarihî hâdise-i cüz’isi arkasında her asırda efradı bulunan küllî manasının üç cümle içinde cifir ve ebced hesabıyla bu asrımıza bakan belâgatına dair Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır. Birinci cümle (1359) edip, dünyayı dine tercih eden ve nev’-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçilerin başlarına semavî bombalar ve taşları yağdırmasına tevafukla işaret ediyor. İkinci cümle (1360) edip, Edyan-ı Semaviyeyi tahribe çalışan ehl-i dalaletin tadlil ve idlâllerine karşı başlarına inen semavî bombalara tevafukla işaret ediyor. Üçüncü cümle (1359) edip, dünyanın menfaatı için mukaddesatı çiğneyen ashab-ı dünyaya Rabbimizin nasıl tokatlarla cezalarını verdiğini mana-yı işarîyle gösterir.
148. Sayfa 227- Hâfız Ali, Tahirî ve Hâfız Mustafa Abinin Hizb-ül Ekber-i Nuri’yi tab’ etmelerinden dolayı Üstadın takdiratına; hem onun meftihanesi olarak beş talebenin beş ayrı ziyafet getirmesine; hem üç günde yayan olarak İnebolu’dan gelerek el yazması Hizb-ül Ekber-i Nuriyi getiren Abinin matbu’ Hizb-ül Ekber-i Nuriyi alıp götürmesine; hem tefekkür mesleğinde giden Eski Said, Yeni Said’e inklab ettiği zaman tefekkür-ü saatin sırrına dair yazdığı risalelerin Arabî Katre’den tâ Âyet-ül Kübra’ya kadar suret değiştirerek en son Hizb-ül Ekber-i Nuri suret-i daimisine girdiğine ve altıda birinin okunmasıyla yorgunluk ve usancı izale ettiğine; hem Eskiden beri medrese taifesi, ezvak-ı imaniye ve envâr-ı hakikat için tekyeler taifesine serfüru’ ettiği halde Risale-i Nur, medrese içinde envâr-ı hakikata giden daha kısa bir yolu ve ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnet’in ilm-i Kelâmında ezvak-ı imaniyeyi netice veren daha kuvvetli bir tarîk-ı velayet bulunduğunu Kur’an’ın mu’cize-i manevîyesi ile gösterdiğine; hem Hizb-i Nuriyenin başına ilave edilen cümle ile sonundaki duaya ilave edilecek isimlere dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
149. Sayfa 229- Isparta Vilâyetinin Medreset-üz Zehra hükmüne geçtiğine; hem Isparta Talebelerinin yazdıkları tevafuklu nüshaların matbaaya ihtiyaç bırakmadığı gibi hakaik-i imaniyeye herşeyin fevkinde ihtiyaç olduğu davasını isbat ettiğine; hem imandaki hakikatın derece-i ihtiyacını inkâr eden mülhidlerin ittihamına karşı dünyevî maksadların temini değil hakaik-i imaniye ihtiyacını hissetmekten ileri gelen iştiyakın ehl-i diyaneti tahrik ettiğine; hem bunun bir nümunesi Isparta Vilayeti ve havalisiyle Sandıklı efeleri ve mücahidleri olduğuna; hem Kâtib Osmanın mektubunun merakları giderdiğine; hem Âtıf Abinin Sandıklı tarafındaki muvaffakiyetine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
150. Sayfa 230- Hüsrev Abiye validesinin vefatı münasebetiyle Üstadımızın yazdığı taziye mektubudur. Hüsrev gibi, Said gibi ve Âtıf ve emsali gibi Risale-i Nur’un fedailerinin bazı ârızalar içinde sarsılmayıp tam fedakârlık edebilmesi için bütün bütün dünyadan alâkasız bulunmaları lâzımdır.
151. Sayfa 231- Hizb-i Nurî’de; tefekkür-ü saatin sırrı ve küllî bir ubudiyet bulunduğuna; hem herbir İsm-i İlahînin bu kâinattaki bir âlemi nurlandırdığı Yirmidokuzuncu Mektub’un âyet-i Nur beyanında izah edildiği gibi Cevşen-ül Kebir ve Risale-i Nur ve Hizb-i Nurî dahi kâinatı baştan başa nurlandırıp gafleti parçaladığına; hem Risale-i Nur Mesleğinin, İsm-i Hakem Nüktesi’ni okuyan Nakşî dervişinin, tevehhümü gibi kâinattan ehl-i fen ve kozmoğrafyacılar gibi bahsetmeyip onların en son ve geniş nokta-i istinadları ve medar-ı gafletleri olan perdelerde nur-u ehadiyeti ve tecelliyat-ı esmaya mazhariyetlerini gösterip huzur-u daimi kazanmak için ehl-i tarîkat ve hakikat gibi kâinatı nefy veya unutmak zorunda kalmadığna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
152. Sayfa 232- Matbu’ Hizb-i Kur’anî ve Hizb-i Nurideki yanlışlardan dolayı Hafız Ali Abinin teessüsüne rağmen Üstadın Tab’ eden Abileri tebrik ettiğine; hem Halil İbrahim Abinin Risale-i Nur hakkındaki manzumesi ve parlak fırkasının lâhikayı alnımasına (Bu fıkra Emirdağ Lahikası-1 Sayfa 97’de yazılı); hem Abdullah Abinin mektubunda, bahsettiği Risale-i Nur’la alâkadar olan Abilere selâm ve dua ettiğine; hem bir kardeşimiz kusurunu görmediği münasebeti ile onu ikaz için yazılmış ince bir mes’eleye dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Üçüncü mesele; Nefs-i emmareden daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlâk-ı seyyieyi idame eden ve heves ve damar ve a’sab, tabiat ve hissiyat halitasından çıkan akıl ve kalbin sözlerini anlamayıp dinlemiyen kör hissiyatla hareket eden mecazi nefs-i emmarenin, tokatlarla veya hissini maksadına feda etmekle ıslah olabileceğine; bu asırda her iki nefs-i emmarenin ittifak edip seyyiatlara ve günahlara severek girip, kâinatı hiddete getirdiğine; hem Üstadın dahi sıkıntıyı haseneye tercih ettirmek veya rekabet damarını tahrik etmek desisesine karşı nefsiyle mücahede ettiğine; hem Risale-i Nur ve İhlas Risalelerinin o iki nefisin bütün desaisini izale ve açtığı yaraları tedavi ettiğine dairdir.
153. Sayfa 234- Ehl-i dalaletin, şakirdler içindeki meşreb veya hissiyat muhalefetinden istifade edip tesanüdü sarsmak istemesine mukabil tesanüdün muhafazası için cüz’î hukukumuzu, hayatımızı, haysiyetimizi ve dünya saadetimizi feda etmekle mükel olduğumuza; hem medar-ı niza’ bir mes’eleleri meşveret edip çok sıkı tutmamak gerektiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı birden ruhuna gelen endişesidir.
154. Sayfa 235- Ehl-i dalaletin, Risale-i Nur aleyhinde yaptıkları desiseler ve tedbirler ve has talebeleri Üstaddan soğutmak ve sarsmak plânları, derd-i maişet belaları, Risale-i Nur’un inkişafını durdurmayıp İstanbul’da başta Fetva Emini Ali Rıza olmak üzere Ankara’da miralay Mehmed Yümnü olarak mühim askerî paşalar tarafından risaleler takdirle karşılandığına; hem mütemerrid münafıkların, şakirdlerin tesanüdü bozmak ve bazı menfaatperest fakat ehl-i ilim ve ehl-i dinden, Risale-i Nur’un cereyanına karşı rakib çıkarmak suretiyle intişarına zarar vermeye çalıştığına; hem ehl-i dalaletin, açlık ve derd-i maişet belasından istifade edip fakir talebelere zarar vermek ihtimaline karşı, Nur talebeleri Nurun hizmeti ile mukabele etmeleri lazım olduğuna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Biz her gün hizmet derecesinde, maişette kolaylık, kalbde ferahlık, sıkıntılara genişlik hissediyoruz, görüyoruz.
155. Sayfa 236- Hüsrev Abinin yazdığı iki nüsha Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ı, Üstadımızın Isparta’ya göndediğine; bu kudsî eserin orada cüzlere taksim edilerek okunmasıyla Hüsrev Abinin defter-i hasenatına sevablar yazdıracağına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
156. Sayfa 236- İki Ali, Tahirî ve Hâfız Mustafa Abilerin, hizmet-i Kur’aniyedeki hârika tesanüdleri gibi Rüşdü ve Hüsrev Abilerin de Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın tab’ında tesanüd etmelerinin lüzumuna; hem ihtilaf-ı meşrebden ve zaif damarlardan ve derdi maişet zaruretinden ehli dalaletin istifade edip, birbirini tenkid ettirmeye meydan vermemek için meşveret-i şer’iye ile re’ylerin teşettütten muhafaza edilip İhlas Risalesi’nin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurmak gerektiğine, aksi takdirde tab’ ve neşir vazifelerinde aksama olacağına dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
157. Sayfa 237- Marangoz Ahmed Abinin Risale-i Nur hizmetinin inkişafına dair istikbalden gelmiş gibi yazdığı beşaretli manzumesinin Lâhikaya girdiğine; hem Şamlı Hâfız Tevfik Abinin Risale-i Nur’u yazmasına çalışmak için onun bedeline belinde odun taşıyan merhume hanımı Zehra’ya vefat etmiş has talebeleri içinde dua ettiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
158. Sayfa 238- Isparta Vilayetinin manevî Medreset-üz Zehra olduğunu ve şakirdlerinin Risale-i Nur’a sebat ve sadakatla kalemleriyle böyle bir zamanda hizmetlerinin parlak bir inayet-i Rabbaniye olduğuna; hem mu’cizeli Kur’anla İ’caz-ı Kur’an zeyillerinin İstanbul’da Hâfız Emin Abinin yanında bulunduğuna; hem Hüsrev ve Rüşdü Abilerin de gayretli çalışmaları Üstada ihtiyaç bırakmadığına; hem Mu’cizeli Kur’an’ın matbaa ve teclid masrafı otuzbin liraya çıkmasından tab’ının te’hir edildiğine; hem Re’fet Bey’in “Ene ve Zerre” risalesinin ezber edilmesi gerektiğini söylemesi ve yazıldığı zamanda okunan ezanı kedilerin dinlemesinin Arabî ezanın okunacağına işaret ettiğine; hem Hüsrev, Re’fet, Rüşdü Abilerin sadakat ve sebatta bir olduklarına; hem Isparta havalisine selâm ettiğine; hem yağmursuzluk bahsine dair Münacat Risalesinin kesretle yazılmasıyla ve Üstadın Kastamonu için Risale-i Nuru şefaatçi yaparak dua etmesiyle yağmurun gelmesine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
159. Sayfa 240- Türbedar-ı Nebevî Şeyh Ahmed tarafından yazılan vasiyetname-i Peygamberî (A.S.M.) namındaki eserin siyasete temas edebilecek olmasından onunla alâkadar görünmemek için Salahaddin Abinin ihtiyat ettiğine; hem Risale-i Nur Talebelerinin siyasetle iştigal etmemesinin hikmeti hakkında Casusa verilen bir derse dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Kur’an’ın kıymetinin düşmemesi; masumların zarar görmemesi; bu vatan ve milletin Risale-i Nur’a olan şiddetle ihtiyacından dolayı Nur Talebeleri siyasetle iştigal etmemektedir. Risale-i Nur hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit beş esası temin eder; Merhamet, hürmet, emniyet, haram ve helali bilip haramdan çekinmek, serseriliği bırakıp itaat etmektir. Risale i Nur’a ilişenler kat’iyen bilsinler ki, onların ilişmesi anarşistlik hesabına vatan millet ve asayişe düşmanlıktır.
160. Sayfa 241- İhlas sırrını tam muhafaza eden Hüsrev, Hâfız Ali, Hâfız Mustafa, Küçük Ali, Tahirî ve Rüşdü Abilerin altıbin kıymet-i maneviyesinde olduğuna; hem perde altında kendisini durdurmak isteyen bazı hocalara karşı Hasan Âtıf Abinin mübareze kapısını açmayarak müsbet hareket etmesi gerektiğine; hem ona ve etrafındaki şakirdleri tebrik ve dua ettiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
161. Sayfa 243- Tarîkatların şecere-i külliyesini tanzim ve istinsah eden Hüsrev ve Hâfız Ali Abinin İki göz gibi iki bakıp bir görmelerine; hem Isparta ve havalisi şakirdlerinin bu acib zamanda binler esbab-ı fesad ve ifsad içinde vahdetlerini ve ittifaklarını ve hizmette ciddiyetlerini muhafaza etmelerinin bir inayet-i Rabbaniye olduğuna; hem bir ruh altı cesed hükmündeki Abilere ettiği duaya dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
162. Sayfa 244- Kırk senelik vazifeyi sekiz senede yerine getiren hasenat cihetinde ölmeyip daima defter-i a’maline, daha kesretli hasenat yazdıran ikiyüze yakın masumlara hanesinde Kur’an’ı ve Risale-i Nur’u ders veren Mehmed Zündü Abinin vefatı münasebetiyle Üstadımızın taziyesine; hem Kâtib Osman’ın Mehmed Zühdü Abi hakkında yazdığı parlak fıkranın Lâhika’ya girdiğine; hem Hulusi Bey’in birinciliğini daima muhafaza ettiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
163. Sayfa 245- İhtiyarlar Risalesinin hüsn-ü tesirine işaret eden ve kerametini gösteren tevafuk hadiselerine; hem Erkân-ı sitteden iki Ali ile Tahirî ve Hâfız Mustafa’nın, ihlas ve iktidarlarını gösteren yardım ve fütuhatlarına; hem Isparta Talebelerinin Isparta’yı nurlandırdıkları gibi kalemleriyle de Kastamonu’nun yardımına koşmaları bir inayeti İlahîye olduğuna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
164. Sayfa 246- Hasan Âtıf Abinin ve sadık rüfekasının sebatlarını gösteren yazılarında, İhlas Risalesini gören Üstadımızın onları tebrik ve dua ettiğine; hem mesleğimiz sırrı ihlasa dayanıp hakaiki imaniye olduğu için hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübarezeye sevk eden halattan tecerrüt etmek gerektiğine; hem Hasan Âtıf Abinin mektubunda geçen âlim ve vaiz zâtın sakal mes’elesi ile Üstada ve dolayısıyla Risale-i Nura ilişmesine karşı münakaşa etmemek gerektiğine; hem fikren yanlışı bulunan Hasan Avni ismindeki zâtla beraber bu zamanda ehl-i diyanet ve tarikat zâtlarla da Risale-i Nur’un Âlem-i İslâm’da intişarına karşı, hayat-ı içtimaiye ve siyasiye cihetinde maniler çıkmamak için, musalahakârane vaziyet almak gerektiğine; hem hocaların Cuma ve cemaatlerine ilişmemek gerektiğine; hem Risale-i Nur dairesine girenlerin cemaatin istirahatını muhafaza için şahsî cesaretini, hakikatperestlik sıddıkıyetindeki fedakârlığa çevirmek gerektiğine; hem mesleğimizde ihlas-ı tammeden sonra en büyük esas sebat ve metanet olduğuna; hem Risale-i Nur’a tecavüz etmeye sebebiyet veren mes’eleleri medar-ı bahs etmemek gerektiğine; hem Risale-i Nur’un erkan, sahib, has, naşir, talebe ve dost gibi tabakaları bulunduğundan bu tabakalardan birine liyakatı olmayan kişiyi dışarı daireye atmayıp esrar ve nazik tedbirlere onu teşrik etmeden bu dairelerden birinde yer vermek gerektiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır.
165. Sayfa 249- Altı mes’eleye dair Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır. Birinci mes’ele; Tarikat aleyhinde Ankara ve Şarkta tecavüzat olmasına rağmen Risale-i Nur talebelerinin üzerinde inayet-i Rabbaniyenin devam etmesinin sebebi ihlas ve tesanüdleri olduğuna; İkincisi; Bugünlerde herkesin şikayet ettiği sıkıntı ve hastalığın ilacı Risale-i Nur olduğuna; Üçüncüsü; Mehmed Zühdü Abinin vefatından sonra Isparta ve havalisi Nur talebelerinin onun hizmetini muzaaf bir suretle yapacaklarına; Dördüncüsü; Abilerin Üstada karşı hüsn-ü zanda ifrad etmelerinin sebebi Üstadın Risale-i Nur’a vesile olmasından ileri geldiğine; Beşincisi; Herkes Risale-i Nur’a muhtaç olduğu halde bütününü elde edemediği için Hüccet-ül Baliğa ve Yirmibeşinci Söz zeyilleri ile beraber okunmakla o ihtiyacı temin edeceğine; Altıncısı; Regaip tebrikine; hem Yirmiikinci Sözün içinde külli zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli bir iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hizmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye bulunduğunu tashihi yapılırken gören bir kısım şakirlerin Risaleleri ibadet niyetiyle yazma veya okuma veya dinlemelerinin hikmetini bildiğine; hem Hâfız Ali Abinin Hüsrev Abiyi ihlas noktasında takdir etmesine; hem Risale-i Nur talebelerinin hizmeti her şeyin fevkinde görüdüklerine ve kutbiyet de verilse ihlas için hizmetkarlığı tercih edeceklerine; hem Hasan Âtıf Abinin ehl-i bidaya karşı mektubundaki şiddetli cümleleri Risale-i Nur mesleğine uygun gelmediğine; zira ehl-i bida ile değil fiilen belki fikren ve zihnen dahi meşgul olmaya müsaade olmadığına dair Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır.
166. Sayfa 253- Nazar-ı dikkati celbeden iki mes’eleye dair Üstadımızın Abilere yazdığı Mi’rac tebrikidir. Birinci Mes’ele; Risale-i Nur şakirdlerinin bir kısmının bekar kalmaklığının iki sebebine dairdir. Biri küfüvv-ü şer’î tabir edilen, birbirinin seciyeten ve diyaneten dengini bulmak bu zamanda müşkül olmasından izdivaçta alınan muvakkat keyf ve lezzet, çekilen sıkıntı ve azabların yüzde birine mukabil gelmemesidir. Diğeri terbiye-i İslâmiye yerine mimsiz medeniyet terbiyesi yüzünden, evladından hakiki hürmet ve hizmeti bulamayıp âhirette duacı ve şefaatçi olmak yerine davacı ve şekvacı olacağındandır. İkinci Mes’ele; En cüz’i ve ehemmiyetsiz işlerde de inayetkârane bir dikkat altında olduğumuzu gösteren dört tevafukata dairdir. Birincisi; Altı Ahmed’in tefavukatı İkicinsi; Fakir bir kadına hediye edilen gömlekten beş dakika sonra aynı isimde bir kadının Üstada gömlek hediye ettiğine hem verdiği yağ kadar yağın geldiğine; Üçüncüsü; Üstadın Isparta ve Ispartalılarla alâkadarlığını gösteren tevafukata; Dördüncüsü; Üstadın dağdan inerken “Yahu ata et, aslana ot atma. Aslana et, ata ot at.” Demesinden bir hafta sonra Hâfız Ali Abinin “Öküze et, aslana ot atılmaz. Öküze ot aslana et verilir” diyerek tevafuk edip Tefsir sahibi Hoca Vehbi Efendiye (R.A.) ilk olarak İhlas Risalesini vermesi hadisesine dair Üstadımızın Abilere yazdığı fıkrasıdır.
167. Sayfa 255- Risale-i Nur’u yazmakta sarf edilen mürekkebin her bir dirhemi yüz dirhem şüheda kanı kadar kıymetli olduğuna; hem ciddi, müştak, hâlis talebe-i ulûm tahsilde iken vefat ettikleri zaman, berzahta aynı tahsil misali bir medrese-i maneviyede bulunuyor gibi o âleme muvafık bir vaziyet ihsan edildiği gibi Risale-i Nur talebeleri talebe-i ulûm olmasından; merhum Mehmed Zühdü, Âsım ve Lütfü gibi Abilerin de vazifeleri devam ettiğine; hem Telvihat-ı Tis’a’ya ilâve edilecek zeyle; hem dokuz cihetle medar-ı şükran bir inayet- i hassanın Üstadın bindiği atın dizgininin kayışı kopması hadisesinde göründüğüne dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur. Bir şeyde zahmet ve meşakkat alâmet-i makbuliyettir.
168. Sayfa 257- Üstadın, baharda dağlarda ve bağlarda güzel san’at-ı İlahîyeyi temaşa etmekten aldığı zevkin, tashihdeki zevkine galebe ettiği bir anda titiz atın yüzünden gelen hastalık zahmetinin, Hastalık Lem’asını yeni görür gibi tashih ettirdiğinden o zahmetli hastalığın, o lezzetli, rahmetli vazife-i Nuriyeyi yaptırmak için verildiğine; hem İktisad Lem’asında yapılan sehvin tashihine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
169. Sayfa 258- Altı ehemmiyetli mektuba Üstadın verdiği cevabtır. Evvelâ; Sabri Abinin sualine cevab olarak şer’i zekâtın öşür olup müstahaklara verilmesi gerektiğine; Sâniyen; Risale-i Nur’un Isparta’yı âfât-ı semaviye ve arziyeden muhafaza ettiğine dair iki nümunedir. Biri zelzele hadisesi, diğeri muarız hocanın dolularla başının tokatlanmasıdır. Sâlisen; Zelzele hadisesi değil şakirdlere zarar vermek belki inayetkârane vücudunu da bazı haslara bildirmediğine (Hâfız Ali Abide olduğu gibi) Râbian; Risale-i Nur’un umumunu müstesna kalemiyle Kastamonu’ya yetiştiren ve evlâd ve peder ve vâlideleri ve refikasıyla hizmet eden Tahirî Abinin peder ve validesine Üstadımızın dua ettiğine; Hâmisen; Hasan Âtıf Abiye mülhidlerin ilişmesinden müteessir olan Üstadımızın Âtıf Abiye Nur mesleğinin kemmiyete ehemmiyet vermeyip vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk’ın vazifesine karışmadığını ihtar ettiğine; Sâdisen; Himmeti uzun, eli kısa Mehmed Celal Abinin ve Hüsrev Abinin arkasından koşup çalışması tavsiye edilen Mehmed Seyranî Abinin derd-i maişet yüzünden Risale-i Nur’a çalışamadıklarına; Sâbian; Halil İbrahim Abinin on dört yaşındaki evlâdı manevisinin mektubunda gayet mudakkikane, büyük bir âlim gibi konuşması Üstadı sevindirdiğine; Sâminen; Titiz atın yüzünden gelen musibetin Rahmet-i İlahîye ile on adedden bire inip dokuzu nimet olduğuna; hem bâkî kalan birisininde dokuz menfaat olduğuna dairdir. Birinci menfaat; Hastalıkla her saat ibadeti, dokuz saat ibadet olması. İkinci menfaat; On beş hastalar risalesini zevk ile tashih etmesi. Üçüncü menfaat; Dünya ile olan alâkadarlığını kesmesi. Dördüncü menfaat; Üstadı gündüzde dağ ve bağları gezmekten men’ ettiği gibi gece uyku ve gafletten kurtarıp kemal-i tazarru’ ve niyaz ile geceleri ihyaya sebep olduğuna. Beşinci menfaat; Her bir Abinin fazladan Üstad hesabına Nur’a hizmet etmelerine. Altıncı menfaat; Üstadın Hastalar Risalesindeki hakikatları nefsinde tecrübe etmesi. Yedinci menfaat; Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir şakirdinin ehemmiyetli bir hatasını tamir etmesi. Sekizinci menfaat; Risale-i Nur’un intişarında şahsına ait lezzet ve imtiyazı sırr-ı ihlası için bırakmak ve dünyanın bu uhrevî ve güzel yüzünde gözünü kapamak ve eceli, mevti ferahla karşılamaya tam kabul etmesidir. Dokuzuncu menfaat; Hizb-ül Hakaik’te bulanan Tahmidiye’nin yazılmasına sebep olmasıdır. Bu Tahmidiye Sekine’deki esma-i sittenin muazzam yeni bir dersidir.
170. Sayfa 262- Medar-ı ibret ve hayret bir hadise; tiyatro teşekkülüyle tesettür şiarına bu derece açık ihanet edilen Adapazarı’nda olan zelzelede tiyatro binasının hâk ile yeksan olduğuna; hem yağan dolunun sadece Risale-i Nur’a muarız hocanın hasılatını mahvettiğine; hem Isparta’nın gürültülü zelzelesi, karşısında Risale-i Nur’u kuvvetli bir kalkan bulmasıyla hiçbir zarar vermemesine dairdir.
171. Sayfa 262- Risale-i Nur hizmetinin terettübünde görülen, dünyevî maksadların temini ve ilişenlerin tokat yemeleri gibi hârika neticeler istenilse ihlasın kırılacağına; hem Risale-i Nur’un dehşetli muannidlere karşı galibane mukavemeti, sırr-ı ihlastan ve dünyevî, uhrevî, keşf ü keramet gibi zevkî hiçbir şeye âlet edilmeyip hizmet-i imaniyeden başka bir maksad takib etmemesinden ileri geldiğine; (K.L. sayfa 109’a bakınız.) Risale-i Nur’un imanla kabre girmek (K.L. sayfa 23’e bakınız.) ve şirket-i maneviye-i uhreviye cihetiyle sevab kazanmak gibi kazandırdığı neticeler istenilmeyip vazifesini yapıp vazife-i İlahiyeye karışmamak gerektiğine; hem mütekellim-i maalgayr sigasıyla edilen dualarda Risale-i Nur’un sadık şakirdlerini niyet edilmesi gerektiğine (Leyle-i Kadir’e dair K.L. 91, K.L. 94 ve 181’deki duaya bak.) dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
172. Sayfa 264- Beşer eliyle gelen zulümlü musibetlerin sebeblerinden birincisi zahiri sebebe bakan beşerin zulmü, diğeri kader-i İlahînin adaleti olduğuna dair birden Üstadımızın hatırına gelen bu mes’elede, üç suale Adalet-i Kaderiye noktasında cevab verilmektedir. Birincisi; Şefkatini sû-i istimal eden anneye evladının malından miras verilmemesine. İkincisi: peder ve validesine hürmet ve itaat etmeyen erkek evlâda iki sülüs verilmemesine; Üçüncüsü: Serbest kadınlar vasıtasıyla dünyaya girişen mümütedeyyin zâtların dünyadar haremleri yüzünden sıkıntı çekmesine dairdir.
173. Sayfa 265- Hasan Âtıf Abiye tarikatçı müftü, taassublu vaiz, hoca, ehl-i tarikat ve ehl-i ilimden gelen taarruzun sebebi rejim aleyhtarı bahanesi olduğuna; hem rejimi reddetmeyi vazifemiz, ve kudsî mesleğimiz izin vermediğine; (Münazarat sayfa 144’e bakınız.) hem Hazret-i Ömer’in (R.A) taht-ı hükmünde, kanun-u adalet-i şer’iyesini red etmeyen ve ilişmeyen Yahudilere, Nasaralara ilişilmemesi delaletiyle kabul etmemenin ve tasdik etmemenin bir suç teşkil etmediğine; hem Hasan Âtıf Abinin hizmetinin tavakkufa uğramaması ve Mehmed Zühdü Abinin de vefat etmesi Üstadı ziyade mahzun ettiği hengamda Kerîm ve Rahim Allah, onların bedeline Sabri Abinin amcası, Tahir Abinin eniştesi olan Büyük Zühdü Abiyi hizmete gönderdiğine; hem Risale-i Nur hizmetinde bir kapı kapansa daha mühim kapı açılır diye olan kaidenin hükmünü icra ettiğine dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
174. Sayfa 266- Zehirlenmekten şiddetli hasta olan Üstadımızın odasını taharri için gelen memurların bir az evvel gelen Mu’cizat-ı Ahmediye ve kerametli Yirmidokuzuncu Söz ve İşarat-ül İ’caz’ın kerametlerini Üstadımızdan dinleyerek dostane vaziyet alıp elliden ziyade kitablardan hiçbirine el uzatmadan gitmelerine; hem üçüncü günde daha şiddetli taharri için geldiklerinde Mu’cizatlı Kur’an-ı Azîmüşşan ile beraber, i’cazlı Hizb-i Kur’anî’nin nüshaları ve Hizb-i Nurî’nin risaleleri kumandasında bütün risalelerin kendilerini ellere vermemek için ortada görünmemelerine; hem Cenab-ı Erhamürrâhimîn’in rahmetiyle, devam eden inayet-i İlahiye himayeti ve rıza, teslim, tevekkül ve ihlasın verdikleri tesellinin, Kastamonu ve Sandıklı’da Hasan Âtıf Abiye yapılan taarruzun Isparta’ya sirayet etme endişesini ve hastalıktan gelen teessürü akîm bıraktığına; hem kemal-i ferah ve istirahatla “Görelim Mevlâ neyler. Neylerse güzel eyler” deyip, kemal-i teslimiyetle müsterih olduğuna dair Üstadımızın Abilere yazdığı mektubudur.
Sıra No Kastamonu Lahikası Fihrist Sayfa No
1. Ehli Hakikatın sohbeti. 5
2. Zaman cemaat zamanı Risale-i Nur Ferd-i Ferid manasında. 6
3. Sabri’ nin imametteki vesvesesi. 8
4. Risale-i Nur kitapları birbirine tercih edilmez. 10
5. Evliya divanlarının çok okuyanlardan gelen soru. 11
6. Birden hatıra gelen dört nokta. 12
7. Bize gelen zelzele neden Rusya’ya gelmiyor. 13
8. Dört meseleye dair. 13
9. Bayram tebriki ve her derdin en kudsi bir devası olan İman-ı Bilkader. 14
10. Hulusi, Hakkı, Sabri ağabeylere yazılan bir mektub. 14
11. Risale-i Nura ait ikram ve inayet-i İlahiyeyi gösteren bir mektub. 15
12. 2. Dünya savaşında Avrupa devletlerinin mağlubiyetinin sebebi; İslamiyet’e karşı ihanetleridir. 16
13. 31. Âyetin tetimmesi olarak fırka-i dallenin ömrünün ne kedere kadar devam edeceği, Sin’in Sad harfi arkasında gizlenmesindeki iki sebeb. 17
14. Risale-i Nur Talebelerinin imanla kabre gireceğine iki emareden biri iman-ı tahkiki diğeri kesretli dualardır. 18
15. 1. Dünya savaşında Osmanlı devletinin mağlubiyetinin ve 2. Dünya savaşına Türkiye’nin girmemesinin hikmeti. 19
16. Bayram tebriki. 20
17. Hüsrev ve Küçük Ali Abinin Risale-i Nur yazmasına teşvik. 20
18. Bayram tebriki. 21
19. Üstadın cevizli tatlısının berekete mazhariyeti ve Risale-i Nur hizmetine çalışanlarda maişetçe bir genişlik görüldüğü. 21
20. Mektublara Isparta yolu ile cevap verilmesinin iki sebebi; burada çok dikkat edilmesi ve başkaların istifadesi. 23
Risale-i Nur kerameti; Hatib Mehmed’in İhtiyarlar Risalesini yazarken vefatı ve siyah mürekkebinin kırmızı olması. 23
21. Âhiret kardeşlerime mühim bir ihtar iki maddedir. 25
22. Manevi bir ihtar ile iki ince mesele. 25
23. Şuhur-u salese tebriki ve genç Saidlere teşvik. 27
24. Âhir zamandan haber veren mühim bir hadis. 27
25. Risale-i Nur ile en ziyade alâkadar İbrahim Suresi hakkında . 29
26. Risale-i Nur Talebelerinin Üstadla maddeten ve manen alâkadar olduklarına alâmetler. 29
27. Manevi bir muhaverede bir sual ve cevab; Risale-i Nur’un iman ve tevhid için büyük taşhidatı. 30
28. Hatıra gelen bir vakıa; bir saat tefekkür bir sene ibadet. 31
29. Barla talebeleri ile hasbihal. 31
30. Sizinle dört beş kelime. 32
31. Manevi hediyeden hatıra gelen üç dört mesele. 33
32. Dört mektuba dört cevab. 34
33. Ramazan tebriki ve Risale-i Nur talebelerin sınıfları hakkında 36
34. Manevi tahribata karşı Risale-i Nur’un mukavemeti 37
35. Eminle Fevzinin sordukları bir soruya karşı aldıkları cevab 37
36. Ahmed Nazif Abinin bir fıkrasıdır 39
37. Ahmed Nazif’ in bir istihracı bir fıkrasıdır. 1. Şua 32. Âyet 43
38. Ahmed Nazif’in otuz senelik iştiyakı ve 2. Mektubdaki kaideye muhalif olarak Üstad’a muaveneti 47
39. Hilmi, Çaycı Emin ve Tahsin’in bir fıkrasıdır. Risale-i Nur talebelerinin hüsn-ü hizmetlerine mukabil altı ikram ve kusur edenlere altı tokat 50
40. Risale-i Nur’un suhuletle intişarının kerametini gösteren iki misal 52
41. Ahmed Nazif Abinin Üstad’dan istifadesi nisbetindeki minneti 53
42. Kur’an’daki tekrarın hikmeti Risale-i Nur’da da var olduğunu gösteren üç noktadır. Üçüncü nokta Âyet-ül Kübra Risalesini bir askerlik temsili ile İmam-ı Ali’nin (R.A.) takdirini gösteriyor 55
43. Risale-i Nur talebelerinin bundan sonraki vazifeleri; Risale-i Nur’un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve ispatıdır. Risale-i Nur talebelerinin birbiri ile alâkadarlıklarını gösteren üç kerametli bir mektubdur. 56
44. Emin ve Feyzi’nin bereket hıfz ve inayet hakkında fıkrası 58
45. Salahaddinin Abinin askerde iken mazhar olduğu hıfz ve inayet 61
46. 1. Şua’ın 33. Âyeti ileride bazı kardeşlerimiz tarafından bu mektub mehaz alınarak o hazinenin açılacağına; 64
47. İki mes’eleden birinci tevafuk ikinci Muherrem ayından sonra görülen yorgunluk ve fütur halleri hakkında; 65
48. İşarat-ül İ’cazdaki Lafzullah harflerinde görülen tevafuk 67